Hedefleri TSK'yı yok etmek!
Olayların perde arkasını araştırıp gerçeği tespit ederek yazdığınız zaman, hemen birileri hiçbir bilgileri olmadığı halde “komplo teorisi” deyip geçiyordu. Biz de “komplo teorisi değil komplo” diyerek cevap veriyorduk. Şimdi Taraf gazetesinin yayımladığı fotokopideki iddialar, bütün bu tartışmalara bir aydınlık getirmesi bakımından faydalı oldu.
Belgede özetle “TSK, AKP ve Gülen cemaatine komplo düzenleyecek” deniliyordu. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, karargahta böyle bir belge düzenlenmediği, dolayısıyla fotokopinin altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararına vardı.
Bu durumda, belgenin sahte olduğu ve TSK’yı yıpratmak için düzenlendiği tespiti kuvvet kazanıyor. Yani AKP ve Gülen cemaatine değil, TSK’ya bir komplo söz konusudur! Ama her durumda komplonun varlığı kesin. Belgeyi TSK, AKP veya Gülen cemaati dışında istihbarat örgütleri düzenlemiş olsa da komplo var!
Hani her şey komplo teorisi idi?
* * *
Üstelik bu tür komplolar yeni değildir. Türkiye’nin yakın tarihi böyle komplolarla doludur.
Nitekim CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu süreci en iyi takip edenlerden biri olarak “Bu komployu kimler yapmıştır, niçin yapmıştır, bunu yapanlar, bunu yapma fırsatını nasıl bulabilmişlerdir, bu komployu yapma imkanını onlara kimler hazırlamıştır, onları kimler himaye etmiştir, kimler o etkili noktalara taşımıştır ve bu komplonun bundan önce ortaya atılan komplolarla ilişkisi nedir? Aydınlığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır” dedi.
* * *
Biz 1996 yılı Ocak ayında Büyük Ortadoğu Projesi’ni açıkladığımız zaman, bazı meslekdaşlarımız haberimize “komplo teorisi” demişti. 8 yıl sonra ABD Başkanı Bush, Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan’a, “Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı” görevini tevdi edince, bu yazarlar, daha önce komplo teorisi dedikleri projeye destek verdi. Üstelik bizim hakkımızı da hâlâ teslim etmediler!
Hatta hızını alamayan birileri, hükûmete yönelik eleştirileri, “AKP ve Gülen cemaatini yok etme planının uygulaması” olarak gösterdi. Fotokopideki iddiaların komplo olduğu ortaya çıktı ama bizimkiler çok üzgün. Sahte olduğu anlaşılmasaydı, bu belge sayesinde bütün muhalifleri “demokrasi düşmanı”, “darbeci” veya “Ergenekoncu” ilân edeceklerdi. Aslında ilân ettiler de hevesleri kursaklarında kaldı! Fakat bu yaptıklarının ahlâkla, hele hele İslâm ahlâkı ile bağdaşır bir durumu yoktur. İslâm’da iftira atmak en büyük günahlardandır. Dolayısıyla bu müfterilerin, İslâm adına ahkam kesmeye zerrece hakkı yoktur.
* * *
Gerçekte ne olduğunu tam iüç yıl önce Mahir Kaynak şöyle ilan etmişti:
“Ülkemizde günaşırı yeni bir çete yakalanıyor ve bunların hemen hepsi askerlerle ilişkilendiriliyor. Bazı yorumcular 28 Şubat süreciyle günümüz arasında benzerlik kuruyor ve demokrasiye yönelik yeni bir komplodan söz ediyor. Bu analizlerin hiçbirine katılmıyorum ve silahlı kuvvetlerin tertiplerin bir parçası değil hedefi olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin bugünkü manzarası, doğal sürecin bir sonucu değil, başarılı dış operasyonların eseridir. (...) Yeni hedef, Silahlı Kuvvetlerin siyasi etkisini sınırlamak hatta yok etmektir.
Bugün yaşadığımız coğrafya askeri operasyonların cereyan edeceği bölgedir ve ordumuzun oynayacağı rol belirleyici olacaktır. Bu şartlar altında ordu ile halk arasındaki güvenin zedelenmesi Türkiye’nin bölgede oynayacağı rolü zora sokabilir hatta engelleyebilir.
Olayları orduyu töhmet altında bırakacak biçimde yorumlayanlar bir karşı hamleye zemin hazırlamaktadır.”
Demek ki neymiş? Komplocular, TSK’yı yok etmeye çalışanlara, dolayısıyla yabancı devletlerin istihbarat teşkilatlarının kurguladığı projeye hizmet etmektedir