Hedef ve düşman belirsiz
Türk Ordusunun Suriye’ye müdahalesi konuşulmaktadır. Ancak bu müdahalede hedefin ve düşmanın tarifi yapılamamaktadır. Ayrıca bu müdahalede uluslararası bir destek olduğu da görülmemektedir. Suriye sınırında bir kaos yaşanmaktadır. Bu kaosun sebeplerinden biri de, Türkiye’nin Suriye politikasında başlangıçtaki öngörüsüzlüğüdür. Zamanı geri götürmek mümkün değildir. Bu nedenle doğru olan, mevcut duruma göre en uygun hareket tarzını tespit etmek ve bunu uygulamaktır.
Sınır boyunca doğuda çok dar bir yeri Suriye yönetimi, batıya doğru kalanını Cerablus ve batısı hariç PYD, batıda Muhaliflerin kontrolündeki küçük bir yer hariç, Kobani-Afrin arasındaki bölgeyi de Cerablus merkezli olmak üzere IŞİD kontrol etmektedir. Çatışmalar halen, PYD ile IŞİD arasında özellikle Cerablus bölgesindedir. PYD bu bölgeyi de ele geçirerek kantonları birleştirmek istemektedir. Bunu takiben Akdeniz’e bir koridor açılması gündemdedir.
Bu bölgenin, Büyük Kürdistan’ın Suriye ayağı olması öngörülmektedir. Bu plan BOP’un bir parçasıdır. Orta Doğu ve çevresindeki 22 ülkenin transformasyonu projesi içindedir. IŞİD’in belirli bir bölgede kontrolü ele geçirerek Şii kuşağa karşı bir kalkan oluşturması ve PYD’nin de kuzeyde bir koridor halinde Akdeniz’e kadar hâkim olması bu projenin bir parçasıdır. ABD, IŞİD’i etkisiz hale getirmek için değil, IŞİD’in belirlenen sınırları aşmaması ve projenin gerçekleşmesi için, Peşmerge ve PYD güçlerine destek vermektedir.
İlave mülteciler kapıda
Cereyan eden olaylar Türkiye’nin bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit etmektedir. 2,5 milyon mülteciye ilave mülteci akını kapıdadır. Tehdit gittikçe artmaktadır. Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinin, Kobani-Afrin arasında 110 Km. genişliğinde, 10-20 Km. derinliğindeki sahada bir güvenli bölge oluşturması şeklinde olacağı söylenmektedir. Güvenli bölge amacının; IŞİD tehdidinin sınırdan uzak tutulması, PYD’nin hâkim olduğu bölgelerin arasına girerek Kürt bölgesinin birleşmesine/entegrasyonuna engel olunması, daha fazla mülteci akınının önlenmesi ve bu bölgeye diğer mültecilerin de yerleştirilmesine imkân sağlanması olduğu değerlendirilmektedir.
Müdahalede IŞİD, PYD/PKK, El-Nusra ve diğer bölgesel güçlerle çatışma olasılığı yüksektir. Hiçbir taraf Suriye’deki merkezi kontrol kaybından sonra elde ettiği egemenlik sahalarından vazgeçme niyetinde değildir. Suriye yönetimi, Rusya, İran ve kısmen de Çin, bu müdahaleye karşı tavır sergileyecektir. ABD de, kendi projesi gereği buna taraftar değildir. Bu nedenle yapılacak müdahale öncesinde diplomatik temaslarda bulunulması ve mutabakat sağlanması tercih edilmelidir.
Özerk bölge hayali
Suriye’ye müdahalede TSK’nın, azim ve iradesi, cesareti, kararlılığı, bilgisi ve bugüne kadar elde ettiği tecrübeden dolayı, alacağı görevi en etkin şekilde yapacağından hiçbir şüphe yoktur. Müdahalede, olası direnişler karşısında gerekli mücadelenin verilerek direnişlerin etkisiz hale getirilmesi kaçınılmazdır. Ancak bölgede bir kaos yaşandığını ve bu güçlerin, Türkiye topraklarında terör saldırılarında bulunacaklarını ve bir kısım halkı direnişe sevk edecekleri ihtimalini de dikkate almak gerekir. Mücadele hem sınır öteside, hem de yurt içinde verilebilir. Bu konuda sözlü tehditler gündemdedir.
Diğer taraftan PYD/PKK’nın, Suriye’nin kuzeyinde birleşmeyi sağlamasından sonra, uzun ve derinliği olmayan bir şeridi uzun bir süre elde tutacak kadar askeri ve insan gücüne sahip olmadığı da aşikârdır. Derinliğin sağlanabilmesi için, Türkiye’deki çözüm süreciyle elde edilmesi ve sözde Büyük Kürdistan’ın Türkiye ayağını teşkil etmesi hayal edilen özerk bölgeyle entegrasyonun düşünüldüğü değerlendirilmektedir.
ABD’nin Kürdistan projesi çerçevesinde, bölgedeki ülkelere yapılarına uygun şekilde davrandığı unutulmamalıdır. Irak’a doğrudan müdahale ettiği, Suriye’deki iç karışıklıktan yararlandığı, Türkiye’de ise, PKK faktörünün yanında, demokratik sistem içinde çözüm sürecine destek verdiği dikkate alınmalıdır.
Bu nedenlerle, Türkiye’de çözüm sürecine son verilmesi ve yarattığı tahribatın onarılması, devlet hâkimiyetinin tam anlamıyla sağlanması elzemdir. Suriye kuzeyinde oluşacak Kürt yapılanmasına gösterilen hassasiyetin, önce ülke içinde gösterilmesi esas alınmalıdır. Sınırlarımıza doğrudan bir tecavüz olmadan müdahale edilmemesi tercih edilmeli, tecavüz durumunda ise en sert şekilde karşı konulmalıdır. Buna rağmen, ön almak için yapılması düşünülen müdahalede, özellikle Suriye yönetimi, Rusya ve İran ile mutabakat yolları aranmalıdır.