Hazım Sorunu
Şimdi de "hazım sorunu" çıktı karşımıza. Seçim sonuçlarını tam olarak kabullenmediklerinin göstergesi değil mi bu?
Evet öyle.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyük şehirlerin hemen hepsinde belediye iştirakleri üzerinden kurulu şirketler var. İktidar tutturmuş, bunların genel müdürlerini sen değiştiremezsin diyor. İstanbul belediyesi giderayak Ticaret Bakanlığı'na sormuş: "Bu şirketlerine atamaları kim yapar?"
Bakanlık anında cevap vermiş: "Belediye meclisi yapar!"
İyi de kardeşim… Bugüne kadar neden belediye başkanları yapıyordu da şimdi yapamıyor? Hem de yasanın açık hükmüne rağmen?
Kaldı ki Bakanlık yasaları uygulamakla görevli kurum değil mi?
Yasa; açık açık, çok net bir biçimde, "atama yetkisi başkana aittir" demiyor mu? Onun da ötesinde aynı durum Mansur Yavaş seçildiğinde Ankara Büyükşehir Belediyesinde de tartışılmış, Başkan Yavaş, kararın kendisine ait olduğunu söylemiş, yetmemiş mahkemeden görüş almış ve mahkeme de "başkana aittir" hükmünü onaylamamış mıydı?
Bu açık hükümlere rağmen niye "atamaları belediye meclisi yapar" diyorsunuz?
Çünkü halkın kararını, seçtiği başkana olan güvenini, hazmedememe sorunu var. Anlamıyor musunuz? Halk, AKP ve MHP ikilisinden daha fazla, CHP-İYİ Parti ittifakına güveniyor.
Bu tartışılmaz gerçeğe rağmen yapılanlar hangi aklın eseri?
Halktan hesap mı soruyorsunuz?
Yoksa halkı hizaya getiririz diye mi düşünüyorsunuz?
İdare bir bütündür.
Halk, kendisini yönetecekleri yine kendisi belirler ve yönetim bu bütünlük içinde yasalara uygun olarak yapılır. İktidarların görevi yasayı yasanın istediği gibi uygulamak ve uygulatmaktır.
Türkiye, AKP iktidarları öncesinde demokratik hukuk devleti idi. Geldiler, hukukun üstünlüğünü devletin elinden aldılar. Partinin siyasal üstünlüğünü, buyurgan yönetim anlayışını, hukukun yerine geçirdiler. Ve bu uygulama, seçimlerde AKP'ye hezimet getirdi.
Yenildiler..
Şimdi "ders aldık, ders çıkarıyoruz. Halka saygılıyız" diyorlar ama gene tabir yerinde ise "gıcık" yapmakta da ısrarcılar.
Kendileri bilir.
Nihayetinde her yapılan ters uygulama halkta karşılığını bulur.
Toplumsal öfke birikimi artar.
Lakin şurası da bir hakikattir: Toplum gerilim ve bunalım istemiyor. Gerilimli ve bunalımlı konuşanları, İstanbul seçimlerinde hezimete uğrattı.
Toplum nitelikli bir yönetim, huzurlu bir yaşam istiyor. Bunun yolu da bellidir: Herkes her ne yapıyorsa yasaya uygun ve yasanın istediği gibi yapacak.
Bir başka ölçüt de şudur: Her kim ne yapıyorsa yine ahlaka uygun, ahlakın istediği gibi yapacak. Kısacası, iş ahlakı, politik ahlaka yön verecek.
Üçüncü bir ölçüt ise, değerler sistemine uygunluktur.
Hukuk, ahlak ve değerler sistemi birbiriyle ilintilidir. İç içe geçmiş, birbirini hem etkileyen ve hem de tamamlayan öğelerdir.
Türkiye'de Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini kuran AKP'dir. Aynı AKP, şimdi kurduğu sistemi başarısız yapmak için elinden geleni bizzat kendisi yapıyor. Tuhaf değil mi?