Havuzlama ve etnik cerrahi!
İki kavram dikkatimi çekti. Birincisini İstanbul Barosu Genel Sekreteri Av. Hüseyin Özbek, bir yazısında kullandı: “Havuzlama!”
Gemi onarımında kullanılan havuzlama yöntemi değil bahsettiği. Hani denizde ağlarla çevrilen geniş bir alanda yapılan balık üretimini kastediyor.
“Üstten görülmez, alttan kaçılmaz ağlarla donatılan havuza tıkılan balıklar yine aynı tuzlu suyun içindedirler. Havuzlandıklarını bilmezler. Özgürce yüzerken tosladıkları ağın ne olduğunu anlayamazlar. Havuzlayanın vakti zamanını asla şaşırmayan yemlemelerine bir ağızdan koşarken yediklerini doğalından ayıramazlar. Ege, Akdeniz, Okyanuslar artık hayal ötesi olsalar da onlar özgürce yüzdüklerini sanırlar” diyor ve soruyor:
“Havuzlayanın bilip havuzlananın bilmediği tuzağın kendini alabildiğince özgür sanan tutsakları yalnızca balıklar mıdır dersiniz? Balıkların havuzlandığı, kanatlıların kafeslendiği bir dünyada insanoğlunun hali nicedir?
Doğallığını, yerelliğini, özgünlüğünü kaybetmiş, havuzlayanın çıkarlarına göre yeniden tanımlanıp sürüleştirilmiş topluluklara verilen özgürlük narkozundan söz etmekteyiz. Kendileri için millet olmaktan çıkarılanların özgün inancının ümmeti olmasına da izin verilmemektedir! Kaderi havuzlayanın iradesine bağlanmış, inanç köklerinden koparılmış topluluklar bu yöntemle kendi değerlerinin, kendi imanlarının düşmanı haline getirilmektedir.
İşin tuhaf tarafı havuzun sınırlı alanı içinde debelendikleri halde kendilerini kıtalar geçen, okyanuslar aşan yunuslar kadar özgür hissetmeleridir!”
***
Havuzlama sisteminin içinde bulunan insana söz geçiremezsiniz. Çünkü, onun sınırları bellidir. Kendini, bulunduğu fikri, dini, siyasi havuz içinde özgür zanneder. Gerçeği görebilmesi için havuzun dışına çıkması gerekir. Fakat her yönden bağlanmıştır. Mesela, kimden alışveriş yapacağını, hatta kiminle evleneceğini bile havuzlayanlar belirler. Ana karnındaki bebeğin annesine bağlı olduğu göbek bağından beslenmesi gibi havuzlanan da her türlü ihtiyacını, içinde bulunduğu havuz sisteminden alır. Onların da çeşitli hortumları vardır. Tabii, siyasi partiler veya fikir grupları bu kadar katı değildir ama yine de havuzlanmış olan çekirdek bir kitleleri vardır. Bazen, milyonlarca insanı havuzlamak veya kafeslemek de mümkündür. Hepsinin göbek bağı ile bağlanmasına gerek yoktur. Çekirdek kitle, milyonlarca insanı peşinden sürükler götürür. Fareli köyün kavalcısı gibi..
***
Diğer kavramı ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kullandı. Bahçeli, “Bölücü taleplerin, terörist dayatmaların ve İmralı tekliflerinin AKP nezdinde cevap ve karşılık bulması milli ilkelerin ciddi bir şekilde çiğnenmesine ve zedelenmesine yol açmıştır. Bilinmelidir ki Türkiye BOP’un izdüşümünde dönüştürülmek ve Türk milleti etnik cerrahi müdahaleyle bileşenlerine ayrılmak istenmektedir” dedi.
İşte bu “etnik cerrahi” işleminin başlatılması için Türk toplumu üzerinde önce havuzlama işlemi gerçekleştirildi. Son kullanılan havuzlama “Dersim havuzlaması” idi. “Seçilmiş Dersim travması” üzerinden Aleviliği yeniden kurgulamaya ve yönlendirmeye, Atatürk’ten dolayısıyla Cumhuriyetin temellerinden, Türk Milleti’nden koparmaya başladılar bile.. Önce havuzlama ile ana yapıdan koparıyorlar, sonra etnik cerrahi müdahalesi başlıyor.
***
Gerçi Bahçeli, “Herkes emin olmalıdır ki, MHP var olduğu sürece, aziz milletimizi dağıtamayacak ve Türkiye’yi yabancıların insafına terk edemeyecektir” diyor ama okurlar soruyor:
“Nasıl?..”
Yine Bahçeli “Milli uyanışı köreltmeye gayret eden istismarcı, bayağı ve küflenmiş kişilikler iki cihanda da rahat ve huzur yüzü göremeyecekler, milletimizin bedduaları peşlerini bırakmayacaktır” diyor..
Millet, beddua ile değil kendi liderlerinin akıllı stratejisi ile bu havuzlamadan ve etnik cerrahiden kurtulabilir..