Hani Tayyip Bey, yalan makinesi idi?

Biliyorsunuz Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir “yalan makinesi” polemiği çıkmıştı. Özeti, Tayyip Bey’in konuyla ilgili son sözlerinde var:
“Mübarek CHP değil, Cumhuriyet Hayal Partisi. Devlet Bahçeli bunun gerisinde kalır mı, hayal dünyası çok daha geniş. Bir süredir hayal bahçesinde yaşıyor. Sıfırları silip çıkarıp 40’ıncı yılında MHP’yi iktidara taşıyacaktı. Ama evdeki karmaşık hesap çarşıda tutmadı. Bunların siyaset anlayışı sadece çamur atmak, sadece iftira atmak, yalan söylemek üzerine kurulu. Ben seçim sürecindeki iddiaları sebebiyle CHP Genel Başkanı’na şunu söylemiştim. Hesap uzmanı olarak işe başladın ama yalan uzmanı oldun. Yürüyen yalan görmek istiyorsanız CHP Genel Başkanı’na bakın demiştim. Belli ki çok alınmış, bana 6 defa yalan makinesi dedi. Peki yalan makinesi nedir? Yalanı test eden yalanı ortaya çıkaran cihazdır. Farkına varmadan bize iltifat ediyor, teşekkür ederim.”
Yine Tayyip Bey’in prenslerinden Suat Kılıç da CHP’yi eleştirirken “Devlet adamı iftiracı olmaz, devlet adamı yalan konuşmaz, bilgisiz, belgesiz konuşmaz” demişti.

***

Şimdi yalan makinesini çalıştırsanız ne olur? Hani, Uludere’de yasa dışı ticaret yapan köylüler, PKK’lı diye bombalanıp öldürülünce, istihbaratın “milli kaynaklar”dan alındığı söylenmişti.
Gerçi bu açıklamayı yapan önce Genelkurmay Başkanlığı idi ama AKP iktidarı da bu söylemi benimsemişti.
Gerçekler mutlaka ortaya çıkıyor. İşte Well Street Journal gazetesinin açıkladığı Pentagon raporlarına göre istihbaratı veren Amerika. Tabii ki bombalama kararını veren Türkiye’dir. Siyasi sorumluluğu da hükümete aittir. Kemal Kılıçdaroğlu, defalarca istihbaratın kaynağını sorduktan sonra, cılız bir sesle “milli kaynak” açıklaması yapıldığında da buna kimse inanmamıştı. Fakat Erdoğan da “Milli kaynaklıdır istihbarat” demişti. Peki, Genelkurmay Başkanı ve Başbakan, bu açıklamaları yaparken gerçeği bilmiyorlar mıydı? Bilmemeleri daha da vahimdir. Peki bu durumda, halka doğruları mı söylemiş oldular?
ABD’nin Türkiye’deki itibarını mı korumak istediler? Yoksa, Türkiye’nin Amerikan istihbaratlarına göre hareket ettiğini mi saklamak istediler?
Nitekim MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, siyasi iktidar için “ABD’nin her isteğini milli görüyorlar. Millilik kriteri ABD istek ve arzuları mıdır? Bu kadar iç içe geçmişler. Türkiye elbette uluslararası işbirliği yapmalıdır. Ancak istihbarat ve güvenliği milli olmalıdır. Türkiye, yabancı devletlerin istihbaratlarıyla hareket ederse, farklı noktalara gitmesi muhtemeldir. Milli strateji, milli istihbarat kaynaklarıyla güçlendirilmelidir” dedi.

***

Hani Tayyip Bey’in başucu kitabı, “Hz Ali’nin, Devlet Adamlarına Öğütleri” ydi? Hz. Ali, “Her zaman doğru konuşun; çünkü o kurtarıcıdır” demiyor muydu? Hz. Ali, “Öfkeni yen, haddini bil, eline, diline ve kendine sahip ol. Toplumun genel hoşnutluğunu esas al. Zira toplumun hoşnutsuzluğu karşısında şahısların rızası hükümsüz kalır. Şunu bunu gammazlayanların sözüne sakın çarçabuk inanma” demiyor muydu?
Kur’an-ı Kerim de “Kıyamet günü Allah’a karşı yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün” demiyor mu?
Böyleyken, Uludere istihbaratı konusunda halka yalan söylemenin bir mazereti olabilir mi?
Bu kadar büyük bir yalan karşısında yalan makinesinin ne hükmü olur? Yalan makinesi gerçeğin ta kendisidir..

Yazarın Diğer Yazıları