Hangi parti şeytanla işbirliği yapıyor?

Zaman gazetesinde yayınlanan bir habere göre “Sivil Dayanışma Platformu” adına yapılan açıklamada, 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştirenlerin askeri cemselerle 70 ton altın çaldıkları iddia edildi ve çalınan bu altınların iade edilmesi gerektiği ifade edildi.
“Çalınan altın” denilince aklıma 27 Mayıs’tan önce askeri uçaklarla İngiltere’ye rehin olarak taşınan altınlar geliyor. Üstelik altınları uçakla taşıyan emekli kurmay pilot albay Hüseyin Avni Güler idi. Güler’in bu konudaki açıklamaları şöyleydi:
“1958 yılında Lübnan’da Müslüman Araplarla Hıristiyan Araplar arasında savaş çıkmıştı. Ben Ankara Etimesgut 12. Hava Üs Komutanlığı’nda Uçucu Seyrüseferci Yüzbaşı olarak görevliydim. Lübnan’a yedi sefer uçtum. Her uçuştan önce uçağımız kapalı sandıklarla yükleniyordu. İlk yüklemelere o zamanki Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu nezaret ediyordu. Yükümüzün ne olduğunun biz bile farkında değildik.
Bir uçağımız, Beyrut Havaalanı Müslüman Arapların eline geçtiği sırada alana indiğinde enterne edildi. Uçak ekibi tutuklandı. Rahmetli Bnb. Rıza Kalaycıoğlu ve ekibi, iki ülkenin anlaşması sonucu bir ay sonra ülkeye getirildi.
Bu olaydan sonra Lübnan’da Müslümanlara değil de Hıristiyanlara Türkiye’den 85 uçak dolusu silah ve cephane götürdüğümüzü ve bilmeden iktidarın günahına alet olduğumuzu öğrendik. Gene yükümüzün ne olduğunu bilmeden Londra’ya iki tondan fazla altın götürdüğümüzü ve uçaklar dışında gemilerle, trenle ve TIR’larla yüz ton kadar altının dış ülkelere rehin gönderildiğini biliyorum.
27 Mayıs’ta Maliye Bakanı Kemal Kurdaş, takriben doksan altı ton altını geri getirtti. Kurdaş, tasarruf bonoları çıkararak memur ve işçilerden alınan paralarla bu görevi başardı.”


***


Hüseyin Avni Güler henüz hayattayken, bu bilgileri, Hulki Cevizoğlu’na da özetle açıkladı.
Emekli amiral Türker Ertürk de konuyu incelemişti: “Menderes, sadece hava yolu ile değil, deniz yolu ile de Lübnan’daki Hıristiyanlara, Müslümanları öldürmeleri için silah ve cephane göndermişti. 1957’de emperyalizm istedi diye Suriye’yi işgal etmek istemişti. Aynı Menderes, 1958’de Cezayir’de emperyalist, işgalci ve katliamcı Fransızlara karşı bağımsızlık mücadelesi veren Müslümanları değil Fransa’yı desteklemişti.
Şimdi de Erdoğan, Suriye’ye silah gönderiyor! Erdoğan da Müslüman Irak’ın istilası için ABD ile ’at pazarlığı’ yapmış ve karşılığında para istemiştir. Irak’ta 1,5 milyon Müslüman öldüren ABD askeri için dua etmiştir. Libya’yı denizden kuşatan İtalyan amiral emrine 6 savaş gemisi göndermiştir. İsrail’i koruyacak ve Müslüman İran’a karşı saldırganlık yapılmasını sağlayacak ABD radarını topraklarımızda konuşlandırmıştır. Suriye’de Müslümanlar öldürülsün ve bu ülke karışsın diye teröristlere kucak açmıştır.”


***


Diğer taraftan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Lübnan’daki Hizbullah için “Müslümanları birbirine düşürmek isteyen, birbirine kırdırmak isteyen şeytandandır. Hizbullah’ın adını değiştirmesi lazım, hizbüşşeytan yapması lazım” dedi.
Acaba Hizbullah, Lübnan savaşında İsrail’i mağlup ettiği için mi AKP açısından şeytanın partisi oluyor?
İncirlik üssünü ve Türk hava sahasını kullandırtarak Irak’ta Müslümanları Hıristiyan Amerikalılara öldürten, İzmir’i ve Türk savaş gemilerini kullandırtarak Fransızlara Libyalıları öldürten, son olarak “Özgür Suriye Ordusu” adı altında toplanan çetelere ve El Nusra örgütüne “lojistik destek” adı altında silah, kamp ve eğitim veren, böylece Müslümanları birbirine kırdırtan AKP, kimin partisi oluyor?
İslam dünyasında ABD’nin adı “Büyük Şeytan” değil midir? BOP eş başkanlığı çerçevesinde Amerikan projelerini uygulayan parti AKP değil midir? ABD’den gönderilen gizli belgedeki ilkeleri parti programı yaparak kurulan parti AKP değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları