Hangi öğretmenlerin günü?

Bir yılı geçti... Başbakan Binali Yıldırım şu açıklamaya yapmıştı PKK'lı öğretmenler için: "Bu bağlamda Doğu ve Güneydoğu'da maalesef terör örgütünün baskısı veya terör örgütüyle bir şekilde ilişkiye girmiş öğretmenleri de değiştiriyoruz. Buna karar aldık. Bu 14 bin civarında öğretmeni, maalesef oradan başka yerlere almak mecburiyeti var. Bunlar eğitim yerine, terör örgütünün amaçlarına hizmet eder bir noktaya gelmişler. Bunu da bu şekilde halledeceğiz..."

"İhraç edeceğiz, adaletin önüne çıkaracağız" demiyordu... Sadece yerlerini değiştirmekten söz ediyordu... Peki ne oldu? Gelen tepkiler üzerine Kasım 2016'da o öğretmenler açığa alındılar... Aralık ayının başında ise görevlerine iade edildiler...

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı açıklamıştı: Bu öğretmenler terör örgütüyle, yani PKK'yla ilişkiye girmişler... Terör örgütünün amaçlarına hizmet eder noktaya gelmişler... Şimdi ise çocuklarımızı eğitmeye devam ediyorlar!..

Üç gün sonra Öğretmenler Günü... PKK'lı öğretmenlere, adını şehitlerimizden alan okullarda, kutlamalar çerçevesinde halay çektirsin de tam olsun bari!..

***

Bir yandan bizim sahipsiz çocuklarımız kırılmış ve hayattan koparılmış olsun, diğer yandan yine biz PKK'lı oldukları Başbakanca bildirilen öğretmenlere maaş verelim, çocuklarımızı teslim edelim!.. 15 yıldır bu ülkede bir kere olsun Cuma hutbesine konu edilmemiş, ruhlarına Fatiha istenmemiş öğretmenlerimizin âhı hâlâ vicdanlara yapışık dururken biz 'öğretmen kılıklı militan' besleyelim!..

Dünyada böylesine rezil bir çelişkinin altına imza atabilen bizden başka bir tek devlet yoktur, olamaz da... Ne dikta yönetimleri, ne demokrasi buna izin verir... Bizdeki uygulamanın adı konulamaz...

***

Biz hep o 'Neşe'nin devleti'ni aradık durduk... Bir Ekim günü Diyarbakır Bismil'de Çavuşlu köyünde henüz yirmibeş günlük öğretmenken babasıyla birlikte katledilen Neşe Alten'in devletini... Yine Bismil Babahaki'de küçük kızları Mahinur'un gözleri önünde şehit edilen öğretmenler Ayşe ve Numan Konakçı'nın devletini... Minik Atiye'nin babasının ve yüzlercesinin devletini...

Bizim gibi düşünenler "Yapmayın, etmeyin, bu süreç daha kanlı bir sürecin hazırlığı olacak" diye ikaz ettikçe 'kandan beslenmek'le suçlandık... Ülkeyi yönetenler "Güzel şeyler olacak" deyip Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü'nü Ahmet Kaya'nın ruhuna veriyorlardı o dönemde...

Ahmet Kaya'nın dağları vardı şarkılarında, 'Kentler zalimdi dayandım/ dağlarda ölmek isterim' dediği dağları... Dağlarda ölmedi, Paris'te öldü... Ama o bahsettiği dağların eteklerinde bugün unutturulmaya çalışılan masumlar öldürüldü... Şarkıların plastik çiçekleri değil, gerçek krizantemler kırıldı o dağların yamaçlarında ve alçakça pusuların kurulduğu şehirlerde...

24 Kasım, öğretmenler günü... O soğuk, o klişe cümleler dışında hiç bir şey duymayacaksınız şehit öğretmenlerle ilgili... Onlar 'kafama sıkar giderim' diyenler değil, 'kafalarına sıkılıp gidenler'di... Açılmayan kapıları açtılar, girilmeyen okullara girdiler, dalgalanmayan bayrağı dalgalandırdılar... Kimisi annesiyle yola koyuldu, kimisi babasıyla... Kimisi isteyerek gitti, kimisi başka çaresi olmadığından... Hepsi masumdu ve savunmasızdı... Ama terörist örgüte göre asimilasyonla görevliydiler... Üstelik öldürülmeleri bir kelebeği öldürmek kadar kolaydı... Terörizmin 'sıcak kan' ihtiyacı depreştikçe babalarıyla, eşleriyle, yavrularıyla birlikte katledildiler...

Teröristler 'mor dağların emaneti'ydi birilerinin gözünde... Peki bu öğretmenler kimlerin emanetiydi?

***

Unutmayalım... Şivan'ın memleket hasretinin, daha stajyer öğretmenken şehit edilen Oflu Ali Bulut'un, Çanakkaleli Halil'in, Osmaniyeli Halis'in ve diğerlerinin ana babasının evlât hasretinden daha üstün kılındığı günleri...

Unutmayalım... Çocukları eğitsin diye dağlara saldığımız, sonra cesetlerini topladığımız kardelenlerin vebalinin, o dağlardaki eşkıyaya uzatılan sorumsuz ve kompleksli ellerden daha büyük olduğunu...

Unutmayalım... Sahipsiz kaldıkları dağ yamaçlarında kırılan, bayrak direğine bayrak çektiği için katledilen çocuklarımızın yakalara yapışan âhını... Onlara mermi yağdıranların belediye bütçelerinden beslenirken sessiz kalınan zamanları...

***

Isıtmak ve ışıtmak için gittikleri topraklarda şehit düşen öğretmenlerimize 'rahmet', onların acı hatırası yok sayanların boynuna 'zahmet' olsun...

Yazarın Diğer Yazıları