Halkın mezhebi bu kadar geniş değil Tayyip Bey!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son altı yıllık dönemde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ile Ulaştırma Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen özelleştirme ve varlık satışı tutarının 50 milyar doların üzerinde olduğunu bildirdi.
Erdoğan, “Bu tutarın bizden önceki 18 yıllık dönemde gerçekleştirilen özelleştirme tutarının altı katından daha fazla olduğunun altını çizmek isterim. Piyasa koşullarını da dikkate alarak, özelleştirme programımızı taviz vermeksizin ve kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz” dedi.
Bu bilgileri bir kenara not edin, yarın lazım olacak!
Türkiye’nin neyi var neyi yoksa, altı yıl içinde, yerli/yabancı alıcılara 50 milyar dolara sattıklarının itirafıdır bu!
İşte biz de bundan şikâyetçiyiz, ama Tayyip Bey için, 50 milyar dolarlık “pazarlama” yapmak bir övünç meselesidir. Ne de olsa hayatta profesyonelce yaptığı tek iş pazarlamacılıktır! Dolayısıyla, 50 milyar dolarlık satış yapmak her pazarlamacının ulaşabileceği bir başarı değildir!

* * *

Erdoğan, bir gazetecinin “Son günlerde yolsuzluk tartışmaları ayyuka çıktı. Yolsuzlukların önlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusunu “Böyle arızi olayları ülkemle alakası olmayan olayları kalkıp getirip önümüze lütfen koymayın. Bunların ülkemle alakası yok. Ve ülkemdeki spesifik olayları da sanki böyle ülkeyi elden götürüyormuş havasında ortaya koymanız, bu da çok çirkin bir olay!” diye cevapladıktan sonra yine usta bir pazarlamacının yapması gerekeni yaptı ve konuyu değiştirdi:
“Türkiye’de şuraya bakın, oradan değerlendirin işi. Sadece THY ile yolculuk eden insan sayımız nereden nereye geldi. Otomobil satış sayısı nereden nereye geldi. Bütün bunlara baktığınız zaman Türkiye’nin nasıl kalkındığını görüyoruz. Hiçbir zaman kalkıp da karşılıksız para basmamıştır bu hükümet. Ama önceki dönemlere baktığınızda yolsuzlukların örtülmesi için sürekli karşılıksız para basılmıştır. Bunlar bu hükümetin karakterinin içinde, kimliğinin içinde yer almamıştır. Onun için kalkıp da ’yolsuzlukların hâkim olduğu bir süreç’diye bir yakıştırmayı asla kabul etmeyiz...” derken, soruyu yönelten gazeteci, “Ben tartışılıyor dedim” diye itiraz etti.
Erdoğan, “Tartışılabilir. Tartışanlar kimler, siz ona bakın. Halk mı yoksa siyasiler mi tartışıyor? Siyasi tartışıyor. O siyasetçilere değer verenler, bu işi tartışıyor olabilir. Biz de onları sadece dinleriz. Ama bütün bunlara baktığımız zaman en güzel tartışmayı önümüzde Mart 2009 seçimlerinde halkım yapacak. Halkım orada en güzel tartışmayı yaparak gereken cevabı, gerekenlere verecek. Olay bu kadar basit” dedi.

* * *


Deniz Feneri olayını Türkiye ile ilgisi olmayan, basit bir olay olarak göstermek Erdoğan’ın mecburiyetidir. Çünkü Almanya’da mahkûm olan ekip, Erdoğan’ın il başkanlığından beri yanında olan bir kadronun elemanlarıdır. Üstelik Alman Mahkemesi isim vererek asıl suçluların Türkiye’de olduğunu söylemiş ve yine Erdoğan’ın çevresini işaret etmiştir.
O tartışan siyasilerden birincisi olan CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Almanya’daki Deniz Feneri davasında mahkûm olan Mehmet Gürhan’ın, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ı, “Türkiye’deki işlerinde vekil tayin ettiğine ilişkin” 2007 tarihli noter belgesini de açıkladı.
Zekeriya Karaman, Tayyip Bey’in yıllar önce Kanal 7 televizyonunu kurmak için birlikte çalıştığı arkadaşı değil mi?
Almanya’dan toplanan yardım paralarının Zekeriya Karaman’a aktarıldığına dair bir mahkeme kararı da var artık!
Diyelim ki bunları unutturdunuz ve rakiplerinizi suçladığınız ifadeyle halkın mezhebini de genişlettiniz ve 2009 mahalli seçimlerinde partinize yüzde 60 oy çıktı.
Kendi vicdanınızda aklanmış mı olacaksınız Tayyip Bey?

Yazarın Diğer Yazıları