Halkın isyanını önlemek için Ergenekon ilacı!

Halk, Ergenekon bombaları ile oyalanırken, sadece doğalgaz, telefon, elektrik ve su masrafları, kirayı çoktan geçti. İstanbullular, yeniden kömür yakmaya başladı.
Edirne’den Diyarbakır’a kadar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın verdiği 100 liralık para yardımını alabilmek için vatandaş sabahın erken saatinden itibaren kuyruklara giriyor.
100 lira ile ne yapılabilir? Dört kişilik bir ailenin elektrik ve su masrafını dahi karşılamaz.

***

Böyle bir durumda, iktidar partisi, sadece kendi yandaşlarını memnun etmekle uğraşıyor.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “Tarihin en büyük yolsuzluk olayları yaşanıyor. Yolsuzluk bireysel suç olmaktan çıkmış toplumsal, kolektif, örgütlü nitelik kazanmış. Artık iktidarlar yolsuzlukla mücadeleyi bırakmış, nasıl nemalanırız ona bakıyor. Eskiden sütü bozuk, ahlaki zaafı olan eline fırsat geçtiğinde yolsuzluk yapardı. İktidar, yolsuzluğun üzerine giderdi. Şimdi yolsuzluk iktidar himayesinde yapılıyor, yolsuzluk yapanlara vergi imtiyazları veriliyor” diyor.

***

Ve Merkez Bankası, mevcut ekonomik krizi daha da tırmandırmak için sıkı para politikası uyguluyor. Eski Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner’in tespitlerine göre “Merkez Bankası, piyasaya likidite vereceği yerde, piyasadan likidite çekiyor. Merkez Bankası halen, piyasadan daha önce verdiği 10 milyar lirayı çekmiş olduğu gibi, piyasadan ilave para da çekmiş durumda. Piyasadan ilave çekilen para yıl sonunda 7.7 milyar liraya ulaştı.”
Oysa, piyasayı canlandırmak için tam tersini yapmak gerekiyor. Türkiye IMF’ye mecbur kalsın diye mi böyle bir politika uygulanıyor yoksa, AKP içinde bir operasyon mu var? Tayyip Erdoğan’ın ayağını tökezletmek, ayağını kaydırmak için oyun içinde oyun mu oynanıyor?

***

Esasen işadamı Yaşar Canca’nın belirttiği gibi “Batı demokrasilerinde devlet; şehir devletlerinden günümüze gelen geleneksel sermaye sahipleri ve felaketlerde zenginleşip sermaye sahibi olan ruhban sınıfının oluşturduğu elit kesim ile bu kesimin emir ve korumasında varlığını sürdüren askeri-sivil bürokrasi tarafından kurulur ve yönetilir. Bu sistemde devleti yönetenler, daima sermaye sahiplerinin istek ve çıkarlarına göre hareket eder, ona göre kararlar alır. Sistemin adına da liberal, serbest piyasa ekonomisi derler. Batılı devletler diğer ülkelerin halklarına modern kölelik yaptırmıştır. Fakat karşılıksız para basarak süren bu refah; Asya ülkelerindeki 3,1 milyar insanın üretime katılmasıyla sona ermiştir. Üreten Asya ülkeleri ihracat yapmış para kazanmış ve zamanla ABD’ye borç verir hale gelmiştir.
Bu noktada kriz devreye sokulmuştur. Şimdi artık Batı’daki bankalar kamu bankası olmuştur. Peki, sorun bitecek mi? Hayır!
Çünkü aynı korumayı reel sektör denen şirketler de istiyor. General Motors örneğindeki gibi, devletin kendilerini kurtarıp eskisi gibi kollaması istenmektedir. Sonuçta kutsal devlet tekrar devreye girecek ve Batı sermayesini koruyup kollayacaktır. Bu istekleri bitmeden de krizin sonunu getirmeyecekler.”
Türkiye’de de TÜSİAD, üyeleri aynı korumayı istiyor! Halbuki, ülke bir bütün olarak yabancılar tarafından soyulurken, iç soygunlar da büyümüştür. Son zamanlarda soygun, ruhban sınıfı gibi hareket eden din istismarcıları tarafından da yapılmaya başlanmıştır.
Halk, 100 lira için kuyruğa girecek kadar zor durumda bırakılmıştır.
Halkın isyanını önlemek için ne yapacaklarını şaşırmış durumdadırlar.

Yazarın Diğer Yazıları