Halkın iktidarı mı ABD’nin iktidarı mı?

Tayyip Erdoğan, Libya’da yaptığı konuşmada, “Suriye’de de halkına zulmedenler ayakta kalamayacaklardır. Zira zulüm ile âbad olunmaz. Artık otokrasi dönemleri bitiyor.Totaliter rejimler gidiyor. Artık halkın iktidarı geliyor” dedi.
Totaliter iktidarların devrilmesine kimse itiraz edemez. Meselâ, Suudi Arabistan’daki diktatörlüğün bir an önce devrilmesi gerekir değil mi?
Peki neden Tayyip Erdoğan, tam bir diktatörlük olan Suudi Arabistan yönetiminin devrilmesinden söz etmiyor da her vesileyle Suriye’yi gündeme getiriyor?
Çünkü Suudi Arabistan yönetimi, İslâm dünyasına sahip çıkar gibi bir görüntü içinde olsa da topraklarını Amerikan askerlerine açarak Irak’ı işgal ettirmiştir. Irak’a yönelik işgal hareketinin merkez üssü Suudi Arabistan toprakları olmuştur. Suudi Arabistan, İslamiyetin doğduğu toprakları, Amerikan askerlerine çiğnetmek yetmezmiş gibi başka bir İslam ülkesini de işgal ettirmiştir.
Dolayısıyla Erdoğan’ın sözleri içinde yer alan “halkın iktidarı” ifadesini, “ABD’nin iktidarı” olarak anlamak gerekir.

***


Aslında Irak, Libya ve Suriye’deki rejimler Batı ile işbirliği içindeydi. Mesela PKK’nın Suriye topraklarını merkez olarak kullandığı dönemde, bu işin ABD’nin isteği dışında sürmesi mümkün müydü? Saddam, Kahire’de üniversite öğrencisi iken CIA elemanı olduğu gerekçesi ile Mısır istihbaratı tarafından takip edilen biriydi. İran’a savaş açması da ABD’nin planı gereğiydi. Saddam, o dönemde Türkiye’ye bile savaş açabilirdi. Fakat Türkiye, savaşı yıllarca sürdürmez, Irak’ı işgal eder, petrole sahip olur, dünya da saldırgan Irak olduğu için sesini çıkaramaz diye bu planı uygulamadılar.
İran savaşının ardından, Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi de Amerikan kışkırtmasının eseridir. Çünkü ABD’ye, Irak’ı işgal edecek bir bahane gerekiyordu!
Libya da farklı durumda değildi. Kaddafi ABD ve İngiltere istihbaratı ile işbirliği içindeydi. Böyle olduğu için Türkiye’deki Amerikancı iktidarlarla gül gibi geçiniyordu..
Fakat Libya petrolü ABD ve Avrupa’nın iştahını kabartıyordu. Üstelik çölün altında zengin su kaynakları bulunmuştu. Bu kaynaklara el koymak için Libya’daki muhalefeti silahlandırıp eğitim verdiler. İç savaş çıkarıp, NATO bombardımanı ile havadan muhalifleri desteklediler. Yüzde yüz işbirlikçi bir iktidar oluşturmaları gerekiyordu..
Suriye ise hâlâ direniyor!
Batılı güçler, silahlandırdıkları üç-beş bin kişi ile halkı ayaklandırmaya çalıştı. Suriye halkı olayın iç yüzünü kısa zamanda fark ettiği için ayaklanmayı desteklemedi. Dünya kamuoyunu, “Suriye hükümeti kendi halkını katlediyor” diyerek yalan haberlerle yönlendirdiler. Oysa, Suriye, ülkede iç savaş çıkarmak isteyen üç-beş bin kişinin hakkından gelmeye çalışıyor. Tıpkı Türkiye’nin PKK’nın hakkından gelmeye çalıştığı gibi! ABD ile işbirliği içinde olmasa, Türkiye için de “halkını katlediyor” demezler miydi?
Geçmişte demediler mi?

***


Tayyip Erdoğan, “NATO’nun ne işi var Libya’da?” dedikten bir hafta sonra, “NATO, Libya’nın, Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya’ya gitmelidir” e geldi ve İzmir’i bombardımanın kumanda merkezi yaptı!
Şimdi de Fransa ve İngiltere’nin sömürü heveslerine karşı “Libya, Libyalılarındır” diyor. Peki Türkiye kimindir? Siz Türkiye’de Türk kelimesine bile tahammül edemiyorsunuz? Türkiye’ye sıra geldi mi 36 etnik kökeni sayıyorsunuz.. Türkiye’yi ABD’nin jandarması haline getirerek sağladığınız dış destekle, içeride bir diktatörlük kurdunuz. İnsanları kitap yazdı, haber yaptı, siyaseti etkiledi diye içeri atıyorsunuz?
Peki bu zulmü yapanlar âbad olur mu?

Yazarın Diğer Yazıları