Halk kandırılıyor
Tüketici; yanıltıcı reklamlar ile tüketiliyor. İlginç olan; yanıltıcı reklamın küçük firmalardan çok, kurumsal firmalar tarafından kullanılması.
Hiç çekinmeden. Aleni olarak.
Bu reklamlara itiraz eden tek bir merci yok.
Adı ile işlevleri birbiriyle çelişkili olan Tüketiciyi Koruma Dernekleri her nedense bu reklamları görmüyorlar. Görmek istemiyorlar.
Çünkü onlar, televizyon seyretmiyor! Gazete okumuyor! Alış veriş merkezlerini gezmiyor! Hatta Türkiye’de yaşamıyor.
Tüketici yalnız. Tüketici çaresiz. Sesini çıkaramıyor. Çıkarsa duyuramıyor.
Tüketiciyi tüketen yerli-yabancı sermaye çok güçlü. Medya, bu sermayelerin reklamları ile ayakta duruyor. Dahası, medya sahipleri de tüketicileri tüketen sermayeler içinde.
Örnek mi; borsadaki halka arzlar.
Sermayenin tabana açılmasına hiç kimsenin itirazı olamaz. Olmamalı. Ancak, medyayı takip eden, yazılanlar doğrudur, diye düşünerek halka arzdan hisse senedi alan küçük yatırımcıları da kimse yanıltmamalı.
Zarar etmesine aracı olmamalı. Çıkar ilişkileri nedeniyle, halka arz edilecek şirketle ilgili abartılı haberler yaptırmamalı.
2000 yılında borsada yüz binlerce yatırımcının milyarlarca doları battı.
Nasıl oldu?
Ülkenin en büyük bankaları, gazeteleri, şirketleri, kurumları halka yalan söyledi, gerçekleri sakladı.
Bir büyük bankanın yöneticisi yaptığı açıklamalar ile bankanın hisselerine bir değil, bir çok defa tavan-taban yaptırdı.
Bankanın değeri 200-300 milyon dolara geriledi. Birileri dip yapan hisseleri topladı. Banka Yunanlılara 4.5 milyar dolara satıldı. Birileri bu işten çok ciddi paralar kazandı!
Kim kaybetti?
Banka ile ilgili yapılan açıklamalar ve haberlere inanarak hisselerini zararına satan küçük yatırımcılar.
Kazanan hep kazanıyor. Hesap soran olmuyor. Hesap sormak isteyenler engelleniyor. Onlar da kazanmaya devam ediyor. Sermaye grupları dün, halkı soymak için sermaye piyasalarını mesken tutmuşlardı.
Ciddi denetim
Bugün, sermaye piyasaları daha ciddi denetleniyor.
Sermaye grupları da halkı soymak için, tezgahlarını değişik yerlere çekiyorlar. Gıda, iletişim, kredi kartları ve tüketim malları... Soyguncuların servetlerine servet kattıkları sektörler. Marketlerde satılan et ve et ürünlerini yemek için önce para, sonra mangal gibi yürek ister. Nedeni basit; et ürünleri gıda sahtekarlığında başı çekiyor.
Tüketici ne eti yediğini bilmiyor.
Domuz çiftliklerinde üretilen etler nerede tüketiliyor?
Cevap yok.
Kim tüketiyor?
Cevap basit, halk.
Yurt dışından gelen hastalıklı ve bozuk binlerce eti kimler getiriyor?
Cevap yok.
Kim tüketiyor?
Cevap basit, halk.
Kaşar peynirin ham maddesi belli değil.
Baharatlar boyalı.
Domates, sebze, meyve hormonlu.
Bal, bal değil. Arı değil, satıcı üretiyor. Hem de kraliçe arı olmadan.
Gelelim iletişime.
Tüketici düne kadar kaç kuruşa konuştuğunu bilmiyordu. Kontörün yerini lira almış olsa da, bugün de bilmiyor. O kadar çok tarife var ki; tüketicini aklı karışıyor. Telefon ücretini çözse, internete bağlandığında ocağı yanıyor.
Milyar dolarlık şirketler, kazançlarının cüz’i bir kısmını sus payı olarak reklam adı altında medyaya dağıtıyor.
Bir dokun bin ah dinle
Vestel’in ekonomik plus modellerinde tüketicinin yanıltıldığını yazdık. Bir dokun bin ah dinle örneği, telefon ve mail trafiği yoğun çalıştı.
Vestel’in halkla ilişkileri konuyla ilgileneceklerini söyledi.
Söylemekle kaldı.
Şikayetle ilgili yazılara devam edince bu defa arayıp, şikayetçi olan tüketici ile görüştüklerini, sorunu giderdiklerini,tüketicinin ikna olduğunu söylediler.
Tüketici ile görüştüğümüzde ise kendisini kimsenin aramadığını, sorunun giderilmediğini, özür dileyecek olan kişinin kendisi değil Vestel olduğunu ifade etti. Tüketici ayrıca önemli olan kendi sorununun çözülmesi değil, yanıltıcı reklam ve satışa son verilmesi olduğunu belirtti.
Şaşkınlıkla Vestel halkla ilişkiler yetkililerini arayıp durumu bildirdim.
Onlar da şaşırdı.
Ve yetkililer mini krize el koyup tüketiciyi aradılar.
Aynı cevapları aldıklarında herhalde şaşkınlıkları daha fazla artmıştır. Çünkü bundan sonraki gelişmeleri bilmiyorum. Ancak yetkililerin konuyla ilgilenip, tüketicinin sorununu çözmek için çaba harcamaları da kurumsal bir şirket olmanın göstergesi oluyor.
Son olarak Avea ile ilgili bir mahkeme kararı var. Sınırsız tarife diye ben dahil herkese pazarlayan Avea sözünü tutamayınca çareyi tarifeyi iptal edip tüketiciye bol rakamlı faturalar yoklamakta bulmuştu. Önceki gün Tüketici Mahkemesi, Avea’nın bu uygulamasına son verdi ve 7 milyarlık faturanın 67 lira olarak ödenmesine hükmetti. Yabancı sermaye adı altında devlete bin bir naz yapan Avea’nın bu kaprisini mahkeme dikkate almadı.
Sınırsız diye TV reklamı ile tüketiciyi aldatan Avea’nın avukatı komik bir savunma yaptı.
“Bu reklam dikkat çekmek için yapıldı. Yoksa ayçiçeği reklamında herkes uçuyor. Bu gerçek olabilir mi?” diyerek tüketicinin aldatılmasının normal olduğunu savundu.
Avukat bey haklı.
Burası Türkiye! Burada yabancı sermaye istediği her şeyi yapabilir.
Hatta tüketiciyi aldatabilir de!