Moda Koyu'nda yata tırmanıp Atatürk’e kavuşan çocuk kimdi?
9 Ağustos 1936
Sıcak bir Pazar günüydü…
İktisat Bakanı Celal Bayar’ın himayesinde Moda Deniz Kulübü şenlik düzenlemişti. Deniz yarışmaları düzenlenecekti.
Şenliklere Başbakan İsmet İnönü, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Maliye Bakanı Fuat Ağralı ve birçok milletvekili ve halk katıldı…
Saatler 16.00’yı gösterdiğinde denizde bulunan halkın arasından, “Atatürk geliyor!” bağırışları yankılanmaya başladı. Ertuğrul Yatı, kuğu zarafetinde yarışların yapılacağı Moda Koyu’na süzülerek giriş yaptı.
Atatürk yatın arka bölümündeydi. Halk, kendisini görünce alkış tufanı koptu. Halkın sevinç çığlıklarına denizde bulunan römorkörler de sirenlerini çalarak eşlik etti.
Atatürk ayağa kalktı ve halkını içtenlikle selamladı. Ertuğrul yatı bir ara İsmet İnönü’nün bulunduğu hakem dubasının yakınından geçerken Atatürk silah ve dava arkadaşını da selamladı…
Büyük Önder, koruma ordusuyla gezmezdi. Onca suikast girişiminde bulunulmasına rağmen halkına güvenir, onları bir kalkan olarak görürdü…
Bir ara halk küçük-büyük sandallar ve motorlarla usul usul Ertuğrul Yatı’na doğru yaklaşıyordu. Deniz araçlarının içindekilerin tek amaçları kurtarıcılarını daha yakından görmekti.
Bir süre sonra sandallar ve motorlar Ertuğrul Yatı’na iyice yaklaştı ve üzerlerinde bulunan genç öğrenciler yattan sarkan halatlara tırmanarak güverteye çıkıp İsmet İnönü’nün elini öpüp tekrar denize atladı.
Bu arada bir çocuk da sandallardan atlayarak ağabeylerinin yaptığı gibi, güverteye çıkmaya çalışıyordu. Çelimsiz görünen bir bedeni vardı. Halatlara yapışmış kendini güverteye çekmeye çalışıyor, fakat güçlük çekiyordu.
İsmet İnönü o çabayı görüp çocuğa seslendi:
- Eğer buraya kadar çıkabilirsen seni Atatürk''ün yanına götüreceğim…
O sözler, çocuğun gücüne güç kattı. Çelimsiz gibi görünen bedeni, bir anda adeta bir aslana dönüştü. Halata sıkı sıkı sarılıp bedenini güverteye çekerken, İsmet İnönü, “Gayret küçük, gayret!”, diyerek kendisini teşvik etti.
Çocuk o teşvikle, kendini güvertede buldu. İnönü, kendisini kucakladı, yanağından öptü ve elinden tutarak Atatürk’ün bulunduğu masaya götürdü.
- Bu küçük sizi görmek istiyor Paşam.
Çocuk bir hışımla elini öperken Atatürk çok memnun olmuştu; Hasan’ı yanına oturttu, sohbet etti.
- Kaç yaşındasın çocuk?
- 12 yaşımdayım Atam.
- Adın nedir?
- Hasan Esat Özkanbay.
- Baban ne iş yapar?
- Şantiye memurudur.
- Kaçıncı sınıfta okuyorsun?
- Kadıköy On Birinci İlkokul’un dördüncü sınıfında okuyorum.
Bu sırada yatta bulunan gazeteciler o anı görüntülüyordu. Yanakları okşanan Hasan Esat’ın yüreği heyecan ve mutlulukla çarparken, Atatürk''ün gözleri nemlendi...
Hasan tekrar denize atlarken bir kuş kadar özgür, sevinçten uçuyordu.
Atatürk yarışları sonuna kadar dikkatle izledi, halkının sevgi selinde süzülüp gitti…
O aralar gazeteler, Atatürk için “Dünyanın en demokrat Devlet Başkanı halk arasında…” başlıkları atarken, Hasan Esat 21 yıl sonra bir kez daha gazete sütunlarında o anları anlattı. Ancak bu kez yüreği hüzün yüklü ama ülkesinde şerefle yaşayan 33 yaşında, özgür bir bireydi…
Kaynak:
Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Günleri
isteataturk.com
Hürriyet Gazetesi, 10 Kasım 1957