Hak söyleyen, evvel dahi menfûr idi gerçi...
İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan''ın, memuriyetten çıkarılmasına karar verdi. Haberlerde, yıkılmasına karar verilen TOGO ikiz kuleleri sahibi CHP eski Milletvekili Sinan Aygün''ün, "işe gitmeden maaş aldığı" gerekçesiyle yaptığı şikâyet üzerine İçişleri Bakanlığı tarafından hakkında "memurluktan atılması" için soruşturma başlatılan Candan''ın memuriyetten çıkarıldığı bildirildi.
Karakuş ise Çankaya Belediyesi''nde bilimsel kurulda görev yaptığını, Mimarlar Odası Başkanı olduğu ve belediyenin bilgisi dahilinde üniversitede ders verdiği için mesai saatlerine uymasının mümkün olmadığını belirtmişti. Karakuş''un durumunda binlerce memur var...
***
Türkiye, işini doğru yapanın cezalandırıldığı, hırsızların, kamu malını gasp edenlerin ödüllendirildiği bir ülke haline geldi.
Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk davalarında, terörle mücadele görevini hakkıyla yapan veya "Mavi Vatan" kavramını üreterek Karadeniz''de, Akdeniz''de millî çıkarları korumaya çalışanlar dahil yüzlerce subay, yıllarca cezaevlerinde tutuldu, bir kısmı beraat etti ve göreve iade edildi ama çoğu emekli edildi. Cezaevlerinde ölenler oldu...
Buna karşılık, rüşvet alanlara veya ehliyeti ve liyakati olmayanlara Türkiye''yi temsil etmek gibi görevler verildi. Neredeyse hırsıza, hırsız demek bile kınanmaya başlandı! Aslında devlet işlerindeki adaletsizlik tarihin her döneminde vardır. Öyle ki Osmanlı''nın yükselme döneminde Bağdat'' ta yaşayan Fuzuli, Kanuni Sultan Süleyman tarafından bağlanan günlük 9 akçe aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi''ye yazdığı "Şikâyetname"de "Selam verdüm, rüşvet değüldür deyu almadılar" diye ilgili memurların durumunu anlatmıştı.
Şimdi selam verenden komisyon adı altında alınan rüşvetler, yurt dışına, özellikle ABD ve İngiltere''ye kaçırılıyor. Sedat Peker''in açıkladığı son yolsuzluk olayında görüldüğü gibi... Bir ülkede, istisnasız bütün ihaleler, komisyonla alınıyorsa, komisyon oranı ortalama yüzde 20 sayılsa, 20 yılda yaklaşık 600 milyar Dolar eder! Bu paralar, yurt dışına kaçırılmıştır ama sahiplenenlerin kontrolünden de çıkmıştır. Yüzlerce defa yazdım ama kimse kılını bile kıpırdatmadı!
Çünkü artık işini doğru yapmak değil, Şanlıurfalı imamın vaazında anlattığı gibi "yellehçilik" esas olmuştur:
"Taraftar olduğu parti yanlış karar alsa da bir şey değişmez. Arkasından onu alkışlar. Oğlunu kızını işe koymak için birilerinin önünde iki büklüm olur yellehçi. Bir fikri yoktur; ağamın dediği olur, paşamın dediği olur reisimin dediği olur... Toplumun bu hale gelme sebebi yellehçilerdir. Yellehçi nedir? Yağcı, denilse tam karşılığı değildir. Yellehçilik hastalığının çaresi yoktur! Rabbim bizler yellehçilerin ve yalakaların şerrinden korusun."
***
Tezcan Karakuş Candan''ın cezalandırılmasının asıl sebebi, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde inşa edilen saraya karşı mücadele etmesi olsa gerektir. Atatürk''ün millete bağışladığı arazinin bir kısmının Amerikan Büyükelçiliği''ne satılmasına karşı da benzer bir mücadele veriyor. Sinan Aygün''ün şikâyeti, mimar olarak mesleğinin hakkını veren Tezcan Karakuş Candan''ın cezalandırılması için fırsat olarak kullanıldı.
Peki Ziya Paşa ne diyor:
Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu,
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı
(Sâdık olanları aşağılamak ve reddetmek kural haline geldi,
Hırsızlara ikram ve yardım etmek yeni çıktı.)
Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi,
Hainlere amma ki riayet yeni çıktı.
(Gerçi doğruyu söyleyenler daha önce de nefretle karşılanıyordu lakin hainlere tâbi olmak yeni çıktı.)