Hak, sayıyla mı ölçülür?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Adalet' yürüyüşünün finalini yaptığı mitingde kaç kişi vardı? Hükûmet kaynakları, yandaş medya ve sosyal medya kuşu belediye başkanlarına göre sayı 200 binin altında...
Aslında sayı verirken bonkör bile davranmışlar... Doğru sayı kesinlikle 150 (yazıyla yüz elli) civarındaydı... Siz bakmayın o kalabalığa... Gazozcuları, simitçileri, çekirdekçileri, baloncuları, sivil polisleri, cepçileri, meraklıları düştüğünüzde geriye ancak bu rakam kalıyor!..
***
'Gücü ve hakkı sandıkla ölçme'yi gelenek hâline getirmiş bir anlayış için, adalet gerekçesiyle yürüyenlerin de haklı olup olmadıklarını ölçmeye yarayan sanki tek bir kriter var; sayı!..
Var sayalım ki Kılıçdaroğlu kendi partililerini bile ikna edemedi ve toplam 10 kişiyle yürüdü... Ne değişecekti? Muhalefet liderinin bir yalancı olduğu ve Türkiye'nin her tarafından adalet fışkırdığı mı tescil edilmiş olacaktı?
Çok büyük kalabalıkla yürümesi herhangi birinin yüzde yüz haklı olduğunu göstermeyeceği gibi az kişiyle yürümesi onu yüzde yüz haksız yapmaz... Adalet talebi sayılarla ölçülebilir bir kavram olarak algılanmaya başlarsa, o aranan, adalet olmaktan çıkar kelle matematiğine dönüşür...
Bir kişi bile haksızlığa uğramışsa veya öyle olduğuna inanıyorsa, onun mücadelesi saygındır... İktidarı elinde tutanlar, bu mücadeleyi kelle sayısıyla aşağılama veya yok sayma tercihine sahip olamazlar... Hele "Adalet yollarda aranmaz" gibi beylik cümlelerle savuşturma yapamazlar... Ayrıca "Biz bu yolları teröristler yürüsünler diye yapmadık" saçmalığına hiç başvuramazlar...
Çünkü o zaman sorarlar adama: Habur'daki çadır mahkemenizden sonra teröristler paraşütle mi dağıldılar? Kuzey Irak'tan Ayn-el Arap'a sizin yaptığınız yollarla ve sizin izninizle değil de başka yollardan mı geçtiler? Allayıp pulladığınız ve gözlerinizi gerçeklere kapattığınız çözüm sürecinde PKK'lılar tarafından tam 25 gün kapatılan Diyarbakır-Bingöl arasındaki yol kimin yoluydu?
***
Kendisine güvenen bir iktidarın vereceği doğru karşılık "Adalet yollarda aranmaz" değil, "Bu ülkede adalet vardır" olmalıydı... Muhtemelen kendileri de inanmadıkları için 'zımnen doğrulama' anlamına geldiğini bile fark etmedikleri cümlelere başvurdular...
"Derdin nedir, oturup konuşalım, adalet var ve size bunu delilleriyle ispatlayacağız" demek varken, yürüyüşe ve mitinge katılanların sayıları üzerinde spekülasyonlarla durumu hafifletmeyi ummak gerçeklerden ne garip bir kaçış yöntemi?
Şuuraltındaki mantık: Azsanız haksızsınız, çoksanız haklı!.. O zaman Hindistan'da ineğe tapanlar haklı, Müslümanlar haksız öyle mi? Dana kesip etini yedikleri gerekçesiyle öldürülen Müslümanlar lâyıklarını buluyorlar sanki!..
***
İktidar ve çevresi bu yürüyüşü doğru okuyamadı, okuyamıyor... Bu yürüyüşün, geçmişte farklı çevrelere açılamayan CHP gibi bir partiyi aştığını, adalet arayışı içindeki farklı kesimlerin de ilgi ve desteğiyle buluştuğunu fark edemiyor... Bu arayışı gölgelemek için "PKK ve FETÖ'cüler de yürüyor" aşağılamalarından medet ummanın çok etkili olmadığını göremiyor...
En baştan itibaren iktidar çevrelerinin ve yandaş basının sadece sayıya odaklanmaları ve "Bunu düşük göstermeyi becerirsek bu talebin de bir anlamı kalmaz" yaklaşımı, 'yalnızlaştırma' girişimi, belki de çok daha derin bir endişenin dışa vurulması...
Çünkü sayı demek, 2019 demek!.. Sayı demek, bu kadar gücü tek elde toplayıp, 2019'da o gücü bir başkasına altın tepside sunma ihtimali demek!.. Sayı demek, o büyük propaganda ve kamu gücüyle, üstelik ağır tartışmalar eşliğinde ancak yüzde 51 almış olmak ve bir sonraki seçimin garanti olmaktan çıkmış olması demek!..
Onun için sayı, iktidar ve çevresi açısından çok çok önemli... Oysa o sayı, hak için, adalet için yola çıkanlar açısından hiç ama hiç önemli değil... Siyasî iktidar ve destekçileri, bunu küçümsemeleri dolayısıyla, hak ve adalet konusunda ortak hareket duygusu gelişen farklı kesimleri anlamakta zorlanıyor... 'Terörist' yakıştırmasıyla bunu bastırabileceğini umuyor... Bunun farklı kitlelerde çok etkili olmadığını ne yazık ki göremiyor...