Haberal’ın annesi ve adil yargılama...
İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, hasta annesi ile görüşmek için izin istedi. Hatta eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan nezdinde ricacı oldu. Tayyip Bey elinden geleni yapacağını söyledi ve bir yasa değişikliği gerektiğini bildirdi. Yasa değişikliği hazırlandı ama sonra bundan vazgeçildi. Sonuçta Mehmet Haberal’ın annesi öldü. Haberal’a cenazeye katılması için iki gün izin verildi.
Bana göre iki günlük izin için yasa değişikliği gerekmiyordu. Adalet Bakanlığı’nın izni bile gerekmiyordu. İlgili savcının kararı yeterliydi. Geçmişte, yakınlarının hastalığı gibi mazereti bulunmayan mahkumlardan bu şekilde izin alan çok olmuştur. “Mahkumlara izin vermek kolay da tutuklular için böyle bir kanun maddesi yok” denildi. Halbuki, kanun koyucu mahkumlara izin verilebilmesini öngörmüşse, tutuklular için de bu hüküm uygulanabilir. Çünkü tutuklu, kanun nezdinde henüz masumdur. Kaldı ki Mehmet Haberal’a isnat edilen suçun dayanağı Patalya Oteli’nde “siyasi parti kuralım mı kurmayalım mı” toplantısı yapmış olmasıdır. Bu da her vatandaşın yasal hakkıdır. Ben o zaman bu toplantıyı eleştirmiştim ama ortada hukuka aykırı bir durum olduğu için değil siyasi duruşlarını onaylamadığım içindi..
***
Tam bu noktada, Balyoz davasından tutuklu general ve amirallerin, ortak imza ile kamuoyuna hitaben yazdığı mektubun son cümlesini hatırladım:
“Mektubumuzu haksız yere tutuklanmış bir düşünürün şu sözleri ile bitirmek istiyoruz: ’Tutuklu iken beni en çok üzen düşmanlarımın hakkımdaki kötü sözleri değil, dostlarımın sessizliği olmuştur.’ ”
Gerçi ben bu davada yargılanan hiçbir subayı tanımıyorum, dolayısıyla hiçbiri ile kişisel bir dostluğum da yok ama her Türk, yaşı 70’e de varsa, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin doğal bir üyesidir. Yani Türk Silahlı Kuvvetleri hepimizin mensup olduğu çatıdır. Büyük bir dünya savaşı çıksa, mevcut askerimiz bu savaşta erise, savaşa gitme sırası hepimize gelmeyecek midir. Kaldı ki bugün savaşlar sadece cephelerde sürmüyor. Ülkenin her köşesi savaş alanı oluyor...
Mehmet Haberal ile tanışmış da değilim ama benim de annem var..
Adalet adına, insanlık ayaklar altına alınabilir mi? Yeryüzünde anneden daha kutsal bir varlık var mıdır. Bir evladın annesi ile kucaklaşmasını önleyen yasa yoktur ama olsa bile buna yasa mı denilir?
***
Bir mektup daha var. Balyoz davasından tutuklu Hava Pilot Tümgeneral Yalçın Ergül, mektubunda diyor ki, “Benim Türk Milleti’nden tek istediğim, adil yargılanma hakkımın sağlanmasıdır.”
Peki neden böyle diyor? Neden adil yargılanma hakkının olmadığını söylüyor?
Mahkeme tarafından 2003 tarihinde yazıldığı kabul edilen fakat içinde 2006 ve sonrasına ait bilgiler bulunan bir cd’den dolayı yargılandığını, bu cd’yi doğrulayacak başka hiçbir delil bulunmadığını, cd’nin sonradan TSK mensuplarını suçlamak için üretildiğini, bunu ispatlayacak bilirkişi taleplerinin mahkemece reddedildiğini, darbeyi önlediği iddia edilen Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmesi taleplerinin reddedildiğini, kısacası savunma hakkının engellendiğini bildiriyor.
Bizim hakkımızda da açılan ama beraat ettiğimiz adil yargılamayı etkileme davaları geliyor aklıma... Sanıklar, adil yargılamayı mahkemenin ortadan kaldırdığını iddia ediyor. İstanbul Barosu da savunma hakkının mahkeme tarafından engellendiğini dilekçeyle aynı mahkemeye sundu. Avukatlar aynı gerekçeyle duruşmalara girmiyor.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz? 2000 yıl önce bile hukuk, bu uygulamalardan ilerideydi..