Güvenli bölgede elma şekeri aldatmacası!

Önce James Jeffrey geldi ve PYD'nin "beş kilometre derinlikte güvenli bölge" önerisini getirdi. Türkiye bu öneriyi kabul etmedi. Bu defa Amerikan askeri heyeti geldi ve yapılan görüşmelerin sonucunu ABD Büyükelçiliği ve Türkiye Milli Savunma Bakanlığı açıkladı.

Açıklamalara göre mutabık kalınan konular şöyle:

"Türkiye'nin güvenlik endişelerinin giderilmesi için alınacak tedbirleri hızla uygulaması, güvenli bölgenin tesisinin birlikte koordine edilmesi ve yönetilmesi amacıyla Türkiye'de ortak operasyon merkezinin mümkün olan en kısa sürede kurulması, güvenli bölgenin bir barış koridoru olması ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine dönebilmeleri için her çabanın gösterilmesi..."

Ayrıntılara inildiğinde de bölgedeki bir karayolu denetiminin Türkiye'ye bırakılacağı anlaşıldı!

Tayip Erdoğan da Fırat'ın doğusu konusunda ABD ile birlikte adım atılacağını söyledi.

***

Bu mutabakattan bir gün önce ABD Savunma Bakanlığı, Fırat'ın doğusunda oluşturduğu askeri gücün sayısını 100 binden 110 bine çıkaracağını bildirmişti. ABD, Irak'taki silahlarını da Fırat'ın doğusunda kurduğu bu güce göndermeye devam ediyor.

Müttefikiniz, ülkenizin güneyinde sizin aleyhinizde 110 bin kişilik ordu kuruyor, silahlandırıyor, siz de bu güce karşı yine aynı müttefikle birlikte ortak operasyon merkezi kuruyorsunuz!

Ve önemli olanın bu adımın birlikte atılması olduğunu söylüyorsunuz!

***

Fırat'ın doğusundaki terör yapılanmasını paramparça etmekten söz ederken, Türkiye'yi yöneten iradenin geldiği noktaya bakın!

Türkiye, göz göre göre eline elma şekeri verilmiş bir çocuk gibi kandırılıyor, aldatılıyor ama buna "önemli bir adım" deniliyor!

Oysa Suriye ile varılacak mutabakat ile uluslararası hukuka uygun bir adım atılabilir, ABD tuzağına düşmeden Fırat'ın doğusundaki Amerikan yetiştirmesi 110 bin kişilik askeri güç gerçekten darmadağın edebilirdi.

Fırat'ın doğusu için ABD ile varılan mutabakat, "NATO'nun ne işi var Libya'da?" diye sorduktan hemen sonra, "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya'ya gitmelidir" demeye benziyor. Bu 180 derecelik dönüşle Türkiye, İzmir'i de Libya'ya müdahalenin merkezi haline getirmişti... Şimdi de Fırat'ın doğusu için ABD ile birlikte "Türkiye'de ortak operasyon merkezi" kurulmasına karar verildi. Ne farkı var?

Kaz dağları ve Kutlu dağ!

Kaz dağlarındaki orman katliamı, Türkiye'nin madenlerinin de nasıl yabancılara peşkeş çekildiğini gündeme getirmiş oldu. İktidar trolleri, bu katliama karşı mücadele veren insanlara hakaretler ediyor, iftiralar atıyor.

Oysa AKP iktidarı, maden yasası ile yabancıların yaptığı maden aramalarında devlet payını yüzde ikiye düşürmüştü. Buna benzer bir yasa tasarısını işgal altındaki Irak'ın parlamentosu kabul etmemişti!

Diğer taraftan, CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in soru önergesine cevap veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'de 118 yabancı firmaya ait 593 maden ruhsatı bulunduğunu açıklamıştı.

Kaz dağlarının bugünkü fotoğrafları göç destanındaki parçalanmış Kutlu dağı hatırlatıyor. Çinliler, Uygur Kağanı'ndan Kutlu dağın taşlarını istediler. O da verdi. Çinliler kayanın çevresine odun kömür yığdılar, kayayı ateşe vurdular. Kaya iyice kızınca üstüne sirke döküp paramparça ettiler. Her bir parçayı aldılar, ülkelerine götürdüler.

İşte o günden itibaren Türk ülkesi felaketten kurtulamadı. Irmaklar, göller kurudu, toprak kurudu, ürün vermez oldu. Uygurların göçü böyle başladı... Türk Milleti aynı oyunu bugün tekrar yaşıyor... Kaz dağlarını da parçalayıp ülkelerine götürüyorlar! Üstelik bu işler için Türkiye'den nakit teşvik de alıyorlar!

Yazarın Diğer Yazıları