Güven, güven, güven!
Salgın sürecinde Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin topladığı takdir Ankara sınırlarını aştı ve yapılan tüm araştırmalarda Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın önemli bir 'güven aralığı'na oturduğu ortaya çıktı…
Bunu sağlayan ana gerekçe neydi? Sadece para ve gıda yardımıyla bu açıklanabilir miydi? Bu 'güven'i tahkim eden başka neler olabilirdi?
Öyle ya bir belediye ancak imkânları dâhilinde yardım edebilirdi ve bu imkânlar da sınırlıydı… Küresel bir yangının kentteki maddî yansımalarını bir anda yok edebilecek çapta imkân da yoktu… Çünkü belediyenin kaynakları sınırlıydı… Üstelik o sınırlı kaynaklar da daralmış, su ve kira gelirleri ertelenmiş, taşımacılığın yükü daha da artmış, sağlık giderlerine yetişme adına, bütçe daha da zorlanarak fedakârlık üstüne fedakârlık yapılmıştı…
***
Ankara halkı bir şeyi fark etti… Esas eksiğinin o gönderilen 500 TL'ler, ekmekler veya yardım kolileri değil, dünyayla birlikte belirsizliğe sürüklenen ülkesinde, karamsarlığın hüküm sürdüğü o zor zamanda kendilerini düşünen ve mukadderata ortak olan birilerinin varlığını…
Bu 'güven duygusu' o verilen yardımlardan çok daha kıymetliydi… Mansur Yavaş, bir belediye başkanında olması gereken 'eminlik' duygusunu tattırdı insanlara… Yaşanan sıkıntıları bir siyasî polemiğe çevirmedi ve sadece işe odaklı olduğu için samimiyeti karşılık buldu…
Alışkanlıkların tersine bir belediye başkanlığı sürdürdü Mansur Yavaş… Sağ elle verilenin sol el tarafından bilinmemesi gerekirken, bizdeki politik kültür, değil sol elin, sol böbreğin de bilmesi ve karşıdaki herkesin gözüne sokulması gerektiği üzerine kuruludur… Oysa Mansur Yavaş'ı kesseniz, bir yardım kolisiyle ve bir kömür dağıtım kamyonunu fon yaparak resim çektiremezdiniz…
Ismarlama olmayan bu tabii hâlin toplumsal vicdanlardaki karşılığı ve 'emin adam' duruşu, kentte oy vermeyenlerde bile etki doğurdu… Gerginliklerden çok çekmiş bir kentte 'iyilikte yarışma' gibi manevi değeri çok yüksek bir güzellik ortaya çıktı, insanlar hiç tanımadıkları başka insanların veresiye defterlerini kapatmak için yoksul mahallelerin bakkallarına hücum ettiler… Borçları kapatılanlar, borçlarını kapatanları görmediler bile…
Kamu kurumlarına güvenin azaldığı, Kızılay gibi bir kurumun kan bağışında rekor düzeyde gerilediği, ilân yoluyla toplanılan paralarda büyük azalma olduğu bilinirken, Ankara'daki -kamunun da itibarını koruyan- bu farklı rüzgâr çok önemli ve anlamlı oldu…
***
500 TL'den ne olur? Tabii ki birkaç günde biter… Ama zor zamanda birilerinin yetişecek olduğunu bilmek, derde ortak olacak kurumların varlığını fark etmek, paha biçilmez bir duygu…
Kâğıt toplayıcısını bile düşünen beni düşünmez mi? Temizliğe gidemeyen kadınların derdini dert eden hiç bizi yalnız bırakır mı? Gece 12'de kapıya ekmek getiren, terziler işsiz kalmasın diye maskeleri onlara diktirmeyi akıl eden, büfelerde, kafelerde, lokantalarda ucuz iş gücü olarak çalışırken bir anda işsiz kalan Türkmen'i, Özbek'i, Kırgız'ı, Afgan'ı hesaplayan bir anlayış Ankara'yı ve Ankaralıyı yalnız bırakır mı?
Samimiyetle ve emekle inşa edilen o güven duygusu, yukarıdaki soruların hep olumlu cevap bulmasına yol açtı…
Öyle gönül köprüleri kuruldu ki, güvensizliğin paçalardan aktığı bu kirli politika dünyasında, yardımseverler yardımın gittiği yerden emin oldular… Yardım alanlar ise bugün ve gelecekte kendilerine yetişecek bir elin olduğunu gönüllerine ve hafızalarına kazıdılar…
İşte o farktı, iftarlık kampanyasında talep patlamasına yol açan, gününden çok önce kampanyayı bitiren… İşte o farktı, hiç tanımadıkları insanların borçlarını başkalarına koşa koşa kapattıran… İşte o farktı, kamu kurumlarına sinmiş 'güvensizlik' duygusuna inat 'güven duygusu'na yeniden nefes veren…
Evet, o 'güven duygusu' ve 'emin adam kimliği', yardımların maddi karşılığından çok daha fazla sonuç doğurdu… Sadece Ankara'da değil tüm Türkiye'de karşılık bulması, toplumsal ihtiyacın tam da bu noktada açlık ve ihtiyaç hissediyor olmasıydı…
***
Açıklayıcı olması için bir örnekle bitirelim: Bugün Ankara'da bir Kızılay kan bağışı kampanyası yapsın, bir de Ankara Büyükşehir Belediyesi… "Kime daha çok kan bağışı gelir?" sorusunun cevabı her şeyi açıklıyor, her şeyi…