Gururumuzun zirvesi Zafer Haftasındayız…
Türk milletinin destan yazdığı Sakarya Meydan Muharebesi; sadece Kurtuluş Savaşımızın değil Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulabilmesi için bir ölüm kalım savaşıdır.
Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisini belirleyen 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7 inci maddesine göre, İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durumu bahane ederek istedikleri bölgeleri işgal edebileceklerdi.
Bu antlaşmanın hemen ardından işgaller başladı.
13 Kasım 1918'de İngilizler İstanbul'u işgali ettiler ve boğazların kontrolünü ele geçirdiler.
İngilizler ayrıca Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Bilecik, Merzifon, Urla ve Kars'ı işgal ettiler.
Fransızlar; Trakya'daki demiryolunun önemli istasyonlarını, Dörtyol, Mersin, Adana ve Afyon istasyonunu işgal ettiler.
İngilizler tarafından işgal edilen, Güney Doğu'daki bazı iller daha sonradan Fransızlara terk edildi.
İngiliz orduları Maraş, Antep, Urfa, Adana ve civarını işgal etmişti. Musul'daki petrol kaynakları için Fransa ile 15 Eylül 1919'da imzalanan Suriye İtilafnamesi ile
Musul İngilizlere, Maraş, Antep ve Urfa civarı Fransızlara bırakıldı.
İtalyanlar ise Antalya, Kuşadası, Bodrum, Fethiye ve Marmaris'i işgal ettiler. Konya ve Akşehir'e de asker yolladılar.
Mondros Mütarekesi'nin Doğu Anadolu'da 6 vilayetin Ermenilere bırakılacağına ilişkin maddesi Ermenileri harekete geçirdi. Ermeniler kurdukları alaylarla Doğu Anadolu'da yayılmaya ve bölgedeki Türklere zulüm ve baskı yapmaya başladılar. Kozan, Osmaniye, Mersin ve Adana'ya Fransızlarla birlikte Ermeni çetecileri de geldi.
Yunanlılar kendilerine vaat edilen Ege Bölgesi'ni ele geçirmek üzere, İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919'da İzmir'e girdiler. Daha sonra Yunanlılar 3 koldan Ege Bölgesi'ni işgal ettiler.
Yunan işgali 15 Mayıs 1919'dan 9 Eylül 1922'ye kadar üç yıl sürdü.
Yunanlıların başlıca hedefi; Ankara yönünde ilerleyerek, Türk Ordusunu yok etmek ve Kurtuluş Savaşı'nın sembolü ve direniş merkezi haline gelen Ankara'yı ele geçirmek, Meclis'i feshetmekti.
Böylece Türklerin azim ve direnme gücü yok edilmiş, Anadolu paylaşılmış olacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk'ün emir ve komutasında, Türk ulusunun kanıyla yapılan ve dünya harp tarihine en uzun meydan muharebesi;
Türk Kurtuluş Savaş'ı tarihine de subay muharebesi diye geçen Sakarya Destanı;
23 Ağustos - 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan ve 21 gün 21 gece devam etti ve 13 Eylül günü Yunanlıların Sakarya Nehri'nin doğusunu tamamen terk etmesiyle son buldu.
Atatürk Sakarya Meydan Muharebesi sırasında ülke savunmasını şu şekilde ifade etmiştir:
"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O sathı bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz."
Sakarya Zaferi, TBMM hükümetine siyasi başarı kapılarını aralamış Türk milletinin özgürlüğünü ve vatanını kurtaracağı inancını da kuvvetlendirmiştir.
Sakarya Savaşı sonunda; Türk Ordusu'nun 1683 yılındaki 2.Viyana Kuşatmasındaki yenilgisinden beri süregelen çekilmesi sona ermiştir.
Sakarya Destanının Sonuçları:
Ulusal Kurtuluş Savaşının son savunma savaşıdır.
Düşmanın saldırı gücü tükenmiş, Türk topraklarını ele geçirme istek ve umudu yok olmuş, kaçmaya başlamışlardır.
Bu savaşa Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü Paşalar katılmıştır. Subaylar savaşıdır.
30 Ağustos'ta Büyük Zafer taarruzu ile destanı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür bir devlet olmasının imzası atılmıştır.
Mustafa Kemal'e mareşallik rütbesi ve Gazi ünvanı ( 19 Eylül 1921) verilmiştir.
Sovyetler Birliği ile Kars, Fransızlarla Ankara Antlaşmaları imzalanmıştır.
TBMM Anadolu'da kesin egemenlik sağlamıştır.
TBMM'nin yaşama ve var olma mücadelesindeki en büyük başarısıdır
23 Nisan 1920'de Mustafa Kemal tarafından kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal'e "Atatürk" soyadını layık görmüş 29 Ekim 1923'de de bu kurucu Meclis "Cumhuriyet" ilan etmiştir.
Atatürk 1930 yılında Türk Ordusunun komutanlarına şu uyarıları yapmıştır:
"Kumandanlık vazife ve mesuliyeti yüklenecek kadar omuzlarında ve dimağında kuvvet bulamayanların feci akıbetlerle karşılaşması mukadderdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için şunun, bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir. (temizdir) İnsanca ve müstakil yaşamaktan başka gayesi olmayan milletin aynı ideale bağlı ve yalnız onun emrine tabi ve sadık öz evlâtlarından mürekkep (oluşan) muhterem ve kuvvetli bir heyettir."
Bu günleri unutamayız, unutturamayız.
15 Temmuz kahpe darbe girişimine katılan alçak, şerefsiz üniformalı teröristler bu şanlı tarihimizden, Atatürk'ün muhteşem uyarılarından ne yazık ki nasiplerini almamışlardır.
Her ne kadar FETÖ darbesine muhatap olsa da Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyasetten uzak durmaya özen gösteren kahramanlar ordusu olduğunu biliyorum.
Ve inanıyorum ki eninde sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri Atatürk'ün şu muhteşem tanımına uygun yapıya kavuşacaktır.
"Ordu, Türk ordusu işte bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad. 1937"
Ata'm izindeyiz, ilke ve devrimlerinin yılmaz bekçisiyiz…