Güneşi tuğ, gökyüzünü çadır olarak görmek
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, “Yüzyılların Kavşağı” kitabında nükleer silahların Kazakistan’daki yerinden sökülüp Rusya’ya taşınmasını ve elindeki geliştirilmiş 600 kilo uranyumu ABD’ye satmayı, ülkesinin sınırlarının garanti edilmesi şartıyla kabul ettiğini söylüyor. Nükleer silahlar sökülüp Rusya’ya taşındı. Uranyum da ABD’ye satıldı. Peki şimdi Kazakistan’ın sınırları garanti altında mıdır?
* * *
- Bir düşünün, Türk Birliği’ni kurmuşsunuz, nükleer silahınız var, teknolojiyi daha da geliştirecek bilim adamlarına ve teknolojiye bir yolla ulaşmışsınız, Türkiye de yetişmiş insan gücüyle yanınızda. Afganistan’ı, 200 komutanı Pentagon’da yetiştirilen Taliban’a teslim etmemişsiniz ve Güney Türkistan topraklarından Okyanuslara inmişsiniz. Dünyada hangi güç, bu birliği karşısına alabilirdi?
- “ABD için Türk Birliği, nükleer silahlardan da tehlikelidir.” Bu ifadeyi, 1960’ta bir Türk subayı, NATO gizli belgelerinde yakalamıştı. Ancak, nükleer güce ve dünyanın en büyük enerji kaynaklarına sahip bir bloğa ABD ne yapabilirdi?
- 2004 yılı Ekim ayında Ahmet Yesevi Üniversitesi Strateji Araştırma Merkezi’nin Ankara’da düzenlediği “Yuvarlak Masa Toplantısı”nın konusu Avrasyacılık idi. Konuşmalar sırasında, Suat İlhan, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini de inceledi ve tarihi bir tespiti açıkladı:
“Atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.
İslam dünyası ise 1920’de 1.8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”
İşte, 1923’den beri süren mücadeleyi, kimin kazandığı bu rakamlarla ortadadır. Avrupalılar, Amerikalılar, Atatürk adını duyunca, bu yüzden ifrit kesiliyor. Çünkü, İslâm dünyasını ayağa kaldıran güç, Atatürk modelidir!
- 2005 yılı başında Nursultan Nazarbayev’in ulusa sesleniş konuşmasında gündeme getirdiği “Orta Asya Ülkeler Birliği” önerisi de Avrasya seçeneği açısından önemli bir adımdır.
- Türkiye’nin stratejik bir oluşum kurabilmesi, Cumhuriyet’i kuran iradeyi gösteren ordunun tutumuna bağlıdır! Ayrıca, Rusya’nın da 1917 Ekim Devrimi’nden önce Türkiye’yi paylaşma planlarında yer aldığını, Ermenileri isyan ettirdiğini, Kürtlere bölücülük aşıladığını milli hafızaya sahip olanlar unutmaz. Yine Sultan Galiyev’in şahsında Turan devletini doğmadan yok eden de Rusya’dır. Rusya’nın artık Türk birliği konusunda bir itirazı olmaması, buna karşılık Türklerin Slav birliğine vereceği destekle kendini geliştirmesi mümkündür. Dugin, bir ara bu görüşü savunuyordu!
* * *
- 21’inci yüzyılın veya üçüncü bir bin yılın ideolojisini hazırlarken temel ölçülerimiz, kendini kayırmayan ve şiddeti reddeden bir adalet fikri ve açıklıkla bağdaşmayan eylemleri ve karar mekanizmalarını hukuk dışı kabul eden ve gizli terör olarak nitelendiren, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü anlayışı olmalıdır.
- “Türklerin jeopolitiği” üzerinde temel olarak kabul edebileceğimiz en veciz stratejik söz, Oğuz Kağan destanındaki, “Daha deniz daha müren / Gün tuğ olsun gök kurıkan” ifadesidir.
Demek ki Türk felsefesinde güneş bayrak, gök çadırdır!
İşte bu bilinçle, bütün insanlığı esas alarak, yeni bir dünya vizyonu çizebilirsek, insanlığı küresel kapitalizmin boyunduruğundan kurtarmak mümkün olabilir.