“Gözleri var görmezler!”

Ferdî ikbal için milletin ikbali ile oynamak vakayı adîye haline geldi...2007 Seçim Beyannamesinde “Parlamenter sistemi güçlendireceğiz. Cumhurbaşkanının yetkilerini kısıtlayacağız” diyerek oy isteyen AKP, 2015 Seçim Beyannamesi ile “Parlamenter sistem kötü, Başkanlık olsun istiyoruz” diye oy istiyor.

Şu anda halktan yüzde 50 oy alacağı kesin olan yeni bir aday çıksa, AKP kesinlikle, “Başkanlık sisteminden daha kötü bir sistem yoktur, 1930’lara geri mi döneceğiz, ille de demokrasi, ille de demokrasi” der, başka bir şey demezdi...

Yani, AKP’yi gerçek değil çıkar ilgilendiriyor. Zaten bunu böyle olduğu ihale tevziinden tutunuz da, Devlet Denetleme Kurulu başta olmak üzere bütün kamu kurumlarının “görevlendirmelerinde” apaçık görünüyor... Geçtiğimiz günlerde bir belgeselde gördüm. İki erkek geyik, sürü liderliği için kıyasıya tokuşuyorlardı. O kadar gözleri dönmüştü ki, kendilerine yaklaşan aslanı görmediler ve biri o aslana yiyecek oldu. AKP de böyle olmuş, kendileri itiraf ediyor. “Kullanıldık, aldatıldık” diyorlar...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Utanmadan bizi dinlemişler” diye önüne geleni suçluyor. Dinlemişler de, nasıl dinlemişler ve hâlâ dinliyorlar mı?

Evet, dinliyorlar...

Çünkü...

Geçtiğimiz günlerde Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı, “Başbakan, Cumhurbaşkanı dâhil herkes dinlenebilir” dedi ve gerekçesini de şöyle açıkladı:

“- Türkiye’nin millî bir şebekesi yok. Yani ülkemizde 20 kilometre uzaklıktan bir baz istasyonu trafiğini istediği gibi herkes çekebilir. Herkes dinlenebilir. Herkes dinleniyor.”

Sen hem 13 yıl iktidarda olacaksın, hem “dinleniyorum” diye bas bas bağıracaksın, hem de hâlâ bu dinlenme işinin “baz istasyonları” kullanılarak CIA, MOSSAD ve bütün istihbarat kurumları dahil Türkiye yahut AKP üzerinde hesap kitap yapan herkesin kulağına dudaklarını yapıştıracaksın... Beceriksizliğin bu kadarına pes denmez de ne denir?

Hakikat bu iken biz şimdi, kendi ağzını art niyetli bütün mihraklardan koruyamayan bir iktidarın ülke ve devlet sırrını koruyabileceğine nasıl inanabiliriz? Sır koruyamayan toprak da koruyamaz ve tutar kendi toprağının bir kısmına “Kürdistan” der...

Bu da yetmez Ege’deki 152 adanın Yunanistan tarafından önce işgal, sonra ilhak edilmesine ses çıkartamaz hâle gelir. Bu işleri başka bir ülkenin iktidarı yapsa, bırakın bir adayı, bir ada üzerindeki bir zeytin ağacının kesilmesinin hesabını sormasa kendini savcı ve hâkim karşısında bulur, siyaseti biter, tarih ve vicdanlarda mahkûm edilir...

Ama Türkiye’de öyle olmuyor..

“Bakara-Makara” deniyor, Cuma günleri “bir ayet sallanıyor” ve “Türkiye’yi Kur’an okuyanlar yönetiyor” diye teselli bulanların oyları ile vatan bölünüyor, topraklar gidiyor...

Oysa Müslüman, “Basiret sahibi” olması gereken ve “Görevi ehline vermekle mükellef” insandır, aksi halde, hesabı çetin olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları