Gökçek tutmadı
Nereden başlayalım. Melih Gökçek'ten. Kendi televizyon kanalında "parti içinde kendisini sevmeyenler olduğunu" söylüyor.
"Parti içi" lafı fazla.
Bizzat partinin genel başkanı kendisini "metal yorgunu" ilan ederek işten el çektirdi.
"Beni siyasetin dışında bırakmak istiyorlar..." diyor.
"İstiyorlar" sözü de fazla. Tam tersine bizzat Erdoğan istediği için siyasetin dışında tutuluyor.
Gökçek'in eskiden yaptığı konuşmalar gündem yaratır günlerce konuşulurdu.
Şimdi bir yandı bir söndü.
Kimse diline dolamadı.
Neden?
Çünkü ana akım medya, kendisini görmezden geliyor. Tam da kendisinin söylediği gibi. Siyasetin dışında tutmanın bilinciyle davranıyor AKP medyası ve onu kesinlikle güncelin içine çekmiyor. Böylece Melih Gökçek, boş konuşmuş oluyor. Dikkat ederseniz Özhaseki bile onun ötekileştirici, ayrımcı, zihin bulandırıcı sözlerine itiraz etti. Çünkü bir ucu kendisine dokunuyordu.
Ne demişti Gökçek?
"Mansur sen Ankaralı değilsin.."
Sanki kendisine oy istediği Özhaseki, Ankara'nın orta yerinde doğup büyümüş de aday olmuş birisiymiş gibi..
Buna kasaba siyaseti deniliyor.
İşin özüyle değil, dedikodusuyla iş görmek isteyen düşük profilli politikacılar böyle yapar. Fikirleri olmadığı için, dedikoduyla rakiplerini yıpratma yoluna giderler.
Kısaca Gökçek, etkisiz eleman olarak kaldı.
Anlaşılan kendisini siyasette görmek istemeyenler bir hayli fazla.
Siyaset kirli
Diyanet, araştırma yapmış, yaptığı araştırmanın sonuçlarını yayınlamış. Buna göre Türkiye'de insanların eğitim düzeyleri yükseldikçe dindarlık düzeyleri azalıyormuş.
Şaşırdınız mı?
Kesinlikle hayır!
Neden? En güncelinden başlayalım.
Eski Millî Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz'a bakalım mesela.
Partisinin Sivas Belediye Başkan adayına oy isterken "Hilmi Bilgin'e desteğinizi bekliyorum. İnanıyorum ki Hilmi Bey'e vereceğiniz destek, yarın ruz-i mahşerde yine sizin berat belgelerinizden biri olacaktır diye düşünüyorum."
İktidar partisinden bakanlık yapmış birinin dine olan saygısı, Allah'a olan bağlılığı bu ise, bunun gibi yüzlercesini görüp irdeleyen okumuş-yazmış birinin dine sempatiyle bakmasını beklememiz hayal olur.
İlgili kişi, Allah adına karar veriyor. İnsanları, cennete, cehenneme gönderiyor. Bunun yolunun da kendi partisine oy vermekten geçtiğini söyleyerek, siyasal çıkar sağlamak için, Allah'ı ve gönderdiği dini çıkarına alet ediyor.
Dolayısı ile doğru söylemediği gibi, bir de alenen Allah ile aldatıyor.
Asıl ruz-i mahşerde kendisinin ne olacağını göreceğiz.
Kısaca bu siyaset kirli..
Allah "emrolunduğun gibi dosdoğru ol" diyor. Ortada doğruluktan eser yok.
"Adaletle hükmediniz" diyor.
Ortada adalet yok.
Din, "kul hakkı yemeyiniz" diyor, oluk oluk hak yeniyor, yetmiyor bir de ne güzel yaptık diye övünüyorlar.
"Emaneti ehline verin" diyor Allah, bunlar eşe, dosta yandaşa peşkeş çekiyor...
Kısacası İsmet Yılmaz son örnek.
Tek tek saymakla bitmeyecek binlerce olay var. Buna Diyanet'in kendi yönetsel davranışlarını da eklediniz mi ortaya, o raporun nedensel sonucu çıkar. Çünkü dinî cemaat ve din görevlilerinin pek çok mensubu AKP iktidarını desteklemek için İsmet Yılmaz'ın yaptığı propagandayı yapıyor.