Gıda Güvenliği Kanunu
Henüz AKP iki yıllık iktidar iken bu uygulamaya acilen geçilmesinin ve 2010 yılında kanunlaşmasının ve sonrasında da "gıda terörünün" basın yayının baş köşesine oturmasına rağmen bir çözümün üretilmemesinin haklı bir sebebi olabilir mi?
Kaldı ki aynı kanunun 31. Maddesi 10. Paragrafında açık olarak Tarım Bakanlığının "denetim ve kontrol" yetkilerini kamu kurum ve kuruluşları ile paylaşabileceği ve bu yetkileride devredebileceği izine bağlanmış iken, niçin henüz bu yolda bir adım atılmamıştır?
Niçin "gıda kontrollerinde ve denetiminde" eskiden olduğu gibi belediyeler yetkilendirilerek yaygın, sürekli ve etkili denetimin önü açılmamaktadır?
Büyükşehir belediyeleri bu hizmetleri vermek üzere hızla "Sağlık Daire Başkanlıklarında" örgütlenebilir, istenilen güvenirlilikte teknik kadro istihdamı ile kontrol ve laboratuvar hizmetleri verebilir.
Acaba bu halk sağlığını ilgilendiren sahada ki boşluk niçin görülmesine bilinmesine rağmen doldurulmaz?
Acaba, "AKP iktidarının gelir gelmez izin verdiği enerji içecekleri, önünü açtığı NBŞ bazlı şeker (Cargil), kronik hastalıkları patlatan piyasada kontrolsüz serbestçe satılan "katkı maddeleri" düşünülünce, "gıda terörünün uluslararası gizli gücünün", arzu ve isteğine göre mi "İhtiyaca cevap vermeyen ve işlerliği olmayan" bir "gıda güvenliği" kanunu hazırlandı?!..
Size son bir örnek daha vermek istiyorum.
Bugün Mersin, Antalya gibi yurt dışına ihraç edilen meyve ve sebzelerin yoğun olduğu illerimizde gümrük evraklarına eklenmesi mecburi olan bir "analiz raporu" vardır. İhraç ürünü yaş sebze ve meyvelere ait "pestisit ve kimyasal kalıntı olmadığına dair analiz raporu". Tarım Bakanlığına bağlı analiz laboratuvarınca bu rapor resmi olarak düzenlenir.
Her yurt dışına çıkan Tır'da bu evrakın alınması mecburidir.
Peki, aynı "Hallerden" yurt içine çıkan her kamyonda, yurt içi satış ve sevkiyatlarda bu analiz raporu isteniyor mu?
Hayır istenmiyor.
Zaten istense de alt yapı ve kontrol için yeterli kadro yok tarım il müdürlüklerinde.
Ukraynalının, Bulgar'ın, Alman'ın ve diğer meyve, sebze ihraç edilen ülkelerin vatandaşlarının sağlığı daha önemli.(!)
Bize gelince.. Acı patlıcanı kırağı çalmaz!..
Pestisit kalıntısı, kimyasal kalıntı "gavurun" sağlığını bozar, biz "Müslümanlara" vız gelir tırıs gider.
İşlerliği, etkinliği, tesiri olmayan ve kağıt üzerinde varlığına rağmen piyasa denetiminde "caydırıcı" bir tedbir sağlayamayan "Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı Gıda ve Yem Kanunu" bu haliyle "Gıda Güvenliği'ni" mi sağlar, yoksa "Gıda Terörüne" zırh olur, ona alan mı açar?
Kararı siz verin.