Genelkurmay’ı hataya zorlamak!
Genelkurmay açıklamasına göre “bölücü terör örgütünün ana kamplarının konuşlu olduğu, sivil yerleşim bulunmayan, Irak kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesinde” kalabalık bir grubun Türkiye’ye doğru hareket halinde olduğu tespit edilince, bu veriler daha önce alınan “Terör örgütü elebaşılarının son dönemde verdikleri kayıplar için gruplara misilleme talimatı verdikleri ve bu doğrultuda özellikle sınır ötesinde Sinat-Haftanin’e takviye maksadıyla çok sayıda terörist gönderildiği, içlerinde örgüt elebaşılarının da bulunduğu terörist grupların bölgede bir araya geldikleri ve sınır hattındaki karakol ve üs bölgelerimize yönelik saldırı hazırlığı içinde oldukları” istihbaratı ile birleştirilerek söz konusu grup havadan imha edildi.
***
İnsansız hava aracı, tespiti akşam saat 18.39’da yaptı, 21.37-22.24 arasında da hedef ateş altına alındı. Yani yaklaşık üç saat sonra.
Bu üç saat içinde ve gecenin karanlığında yeterli değerlendirme yapılamadığı; “Büyük bir terörist grubu tespit edildiği halde Genelkurmay’daki gecikme yüzünden teröristler vurulmadı yaygarası yapılabilir” gibi düşüncelerin baskısı altında “bombalayın” emri verildiği anlaşılıyor.
Zira yandaş medya aylardır, “Heronlar tespit etti ama, Genelkurmay emir vermediği için teröristler havadan vurulmadı” tarzında yayın yapıyordu. Bu son olay gösteriyor ki söz konusu haberler, komuta kademesi üzerinde büyük bir psikolojik baskı meydanda getirmiştir.
Teröristler de ağır silahlarını katırlarla taşıdığı için kaçakçı grubu terörist grubu olarak değerlendirilmiştir. Ankara’da oturanların, bu insanların mazot kaçakçısı köylüler olduğunu anlaması esasen mümkün değildir. Yani, burada kararı Ankara değil, bölgedeki komutan vermeliydi.
Nitekim bombardımanın ardından, ölenlerin Ortasu ve Gülyazı köylerinden Irak’a kaçak mazot getiren 18-20 yaşlarındaki kişiler olduğu bildirildi. Bombardıman sırasında katırlardaki yakıt bidonlarının alev aldığı, cesetlerin çoğunun bu sebeple yandığı, bazılarının da sığındıkları kayanın altında kalıp öldüğü belirtiliyor.
Nereden bakarsanız bakın vahim bir olaydır.
***
Olayın ardından, CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün’ün, “Bu, AKP’nin 33 kurşunudur. Muğlalı Paşa 33 kurşun olayıyla tarihe geçecek bir eyleme imza attı. Bu 40 köylünün ölümü de AKP’nin 33 kurşunudur” demesi de vahimdir. Çünkü bu olayda, bir değerlendirme hatası vardır ama kasıt yoktur. Hata yapılmasına sebep olan da Genelkurmay üzerindeki psikolojik baskıdır.
CHP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat ise olayla ilgili Şırnak il başkanı ve Uludere ilçe başkanından aldığı bilgileri paylaştı. Bu bölgede hayvan, çay kaçakçılığı yapıldığını son yıllarda ise hayvancılık bittiği için akaryakıt kaçakçılığı yapıldığının bilindiğini anlatan Fırat, “Daha önce kaçakçılar mayın sebebiyle kollarını bacaklarını kaybederken bu kez imha edildiler” dedi.
Fırat, “Bu olay üzücü bir olaydır. İçişleri Bakanı herkesi PKK’nın yanında terörist ilan ediyor. Bunu İçişleri Bakanı açıklarsa sınırda askerler de oradan geçen her türlü canlıyı öldürme yetkisini kendinde görür. Bunun sorumlusu İçişleri Bakanı, hükümettir” dedi.
***
Siyasi sorumluluk elbette hükümete aittir ama, TSK da sanki bir savaş kaybetmiş ordu mensuplarının yargılanması gibi bir süreçten geçiyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bile bu kadar Alman ve Japon askeri yargılanmamıştı..
Terörle mücadele edenler bugün tutukludur. Görev başındakiler ise yandaş medyanın “terörle yeterince mücadele etmiyorlar” baskısı altındadır. Bu konularda halkın da kafası karışıktır. TSK tarafından bu iddialar hakkında kamuoyuna yeterli bilgi verilmemiştir. Bu şartlarda her türlü hata yapılabilir.
Olayın sorumluluğu Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’na aittir ama haklarında soruşturma bile açılmayacaktır. Çünkü, köylüler terörist değilse de yasa dışı bir faaliyet sırasında ve Türkiye’ye terör saldırısının beklendiği bir bölgede, üstelik Türkiye dışında vurulmuştur.
Ağlarsa ölenlerin anaları ağlar, gerisi yalan ağlar veya siyasi istismar için ağlar.. Ölenlere Allah rahmet eylesin.