Genelkurmay ve MİT'in uyarıları rafa mı kaldırıldı?
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt, görevdeyken, 2006 yılı Ağustos ayında, “Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne kadar hiçbir zaman, bu kadar tehditle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir. Türkiye’nin çevresinde oluşan belirsizlikler ve risklere ilave olarak, silahlı bölücü terörün dışında, silahsız terör diyebileceğim iç ve dış oluşum ve girişimlerle Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısına hiç bu kadar saldırılmamıştır” demişti.
MİT Müsteşarı Emre Taner de 2007 yılının Ocak ayı başında yayımladığı mesajda, “Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir” diyerek herkesi uyarmıştı.
* * *
Bugün, Büyükanıt’ın makamında Orgeneral İlker Başbuğ var. Emre Taner ise görevini sürdürüyor.
Peki Büyükanıt ve Taner’in bahsettiği şartlar değişti mi?
Türkiye’nin ulus devlet yapısına en büyük tehdit devletin kendi kurumlarını yöneten kişilerden gelmektedir.
Son olarak Anayasa’ya rağmen, bir millet içinden ikinci bir millet çıkarmak sonucunu doğuracak adımlar atıyorlar.
Ana muhalefet partisi CHP’nin genel başkanı Deniz Baykal, Irak ile PKK hakkında yapılan görüşmeleri kastederek “Öyle anlaşılıyor ki anayasa ile anayasamızın değiştirilemez temel nitelikleri ve onun ana maddeleri konusunda bir esneme yaratma arayışı ortaya çıkacaktır. Bu görüşmeler korkarım PKK’yı tasfiye etmeye değil, ateşkes karşılığı PKK ile siyasal pazarlık yapma ve onların siyasi projeleri doğrultusunda somut adımlar atma amacına dönüktür” demiş ve ardından şu vahim ifadeyi kullanmıştı:
“Bu olumsuz gelişme karşısında da artık umut hiçbir yerde değildir, milletin kendi elindedir. Halkın kendi siyasi tercihindedir. Ben milletimizin, önümüzdeki dönem içinde bu konudaki kararlılığını sergilemesinin mutlak zorunluluk olduğunu, artık hiçbir yerde umut kalmadığını, umudun bizatihi halkta olduğunu, çözümün bizatihi halkta olduğunu vurgulama gereğini duyuyorum.”
CHP milletvekili İsa Gök ise “CIA vakıflara ve beş üniversiteye açıktan para ödüyor, istediği doğrultuda rapor hazırlatıyor. Gelen paraya yardım demek safdillik olur” diyor.
Peki, Cumhuriyet Savcıları bunların yakasına yapışıyor mu? Hayır! Çünkü değiştirilen Vakıflar Yasası ile bırakın para göndermeyi, CIA’nın Türkiye’de vakıf kurması bile serbest bırakıldı. Nitekim kurdular da!
* * *
Devleti korumak isteyenlerin yakasına yapışsın diye Gladio operasyonları düzenleniyor!
Cumhuriyete sahip çıkanların başının derde girdiğini gören halk ne yapacak? Milli direnç merkezleri bile ele geçirilmiş durumda!
İnsanın aklına Atatürk’ün, “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” diyen Namık Kemal’e cevaben “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” demesi geliyor.
Yakında milli kuvvetlere karşı “Kuvayı Muhammediye” adını kullanıp Anzavur benzeri kuvvetler de oluştururlarsa şaşırmayın! Şimdiden tedbir alıyorlar ki karşılarında direnecek en küçük bir kuvvet kalmasın!
Türk Milleti, vakit geç olmadan Allah ile aldatılmaktan kurtulmalıdır. Çözüm buradadır. Yaşar Nuri Öztürk’e bu yolu gösterdiği için kızıyorlar.
Kuvayı Milliye’nin adından bile korkmalarından ve bütün milli kavramları teröre ve pisliğe bulaştırmalarından nereye doğru gittikleri anlaşılmıyor mu?