GDO'ya izin Yüce Divan'lık bir suçtur!
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bütün ürünlerin Genetiği Değiştirilmiş Organizma olmadığını belirterek, “Türkiye’de üretilen ürünlerin hiç birisinde GDO bulunmamaktadır. Halkımız meyve ve sebzeleri rahatlıkla tüketebilir” dedi.
Acaba öyle mi?
Şemsi Bayraktar, kamuoyuna Türkiye’de tarımda kullanılan ithal tohumların genetiği değiştirilmiş olup olmadığı konusunda neden bilgi vermiyor? Tohumların yüzde 98’inin ithal ve hibrit yani tohum vermeyen tohum olduğu iddiaları televizyonlarda seslendirildi. Bu konuda TZOB’un bir araştırması var mıdır? Varsa, sonuçlarını neden Türk halkı ile paylaşmıyorlar?
Ziraat Odaları Başkanı, Türk kamuoyuna bu konuda bilgi vermek sorumluluğunda değil midir?
Bayraktar; çıkarılan yönetmeliğin, GDO’lu üretim izninin önünü açmak için bir basamak olarak kullanılmaması gerektiğini söylüyor ve önce GDO’lu ürünlerin ithalatının başlaması, arkasından da çıkacak olan kanunla üretiminin yapılmasından korktuklarını da bildirdi.
Evet, tezgâh budur zaten!
* * *
Peki GDO yönetmeliğinin çıkarılması ile şeker fabrikalarının özelleştirilmesi arasında bir bağlantı yok mu?
TZOB Başkanı, şeker pancarı üreticisini korumak için niçin bir kampanya başlatmıyor?
Bakın Prof. Dr. Tayfun Özkaya, odatv.com’da ne yazıyor:
“Bir taraftan şeker fabrikaları özelleştiriliyor, diğer yandan Tarım Bakanlığı bir yönetmelikle GDO’lu ürünlerin ithalatına kapıyı ardına kadar açıyor. Biliyorsunuz artık mısırdan şeker üretilebiliyor. Amerikan şirketleri bunun için Türkiye’ye yerleşti. Mısırın çoğu Amerika’dan ithal ediliyor ve bunlar GDO’lu. Mısır’dan şeker üretmek için, daha doğrusu mısır nişastasını şekere (früktoz şekeri) dönüştürmek için biyoteknoloji ürünü, yani GDO’lu enzimler kullanılmakta. Bunun için dünyada yılda 200 milyon dolarlık enzim satılmakta. Bu nişasta bazlı şekere ’Yüksek Oranlı Früktoz Mısır Şurubu’ denmekte. Kısaltması HFCS.
Amerikan şirketleri bu ürün için ayrılan kotayı yükseltmek, mümkünse kotayı kaldırmak istiyor. Bunun için engel nedir? Engel Türkiye’de şeker pancarına dayalı şeker üretimidir. Mısır şurubu Amerikan şirketlerine çok kâr bırakıyor. Onun için şeker fabrikalarının özelleşmesi gerekli. Bunları kendileri alarak kontrol etmeseler bile bu özelleşme sonunda şeker fabrikalarının çoğunun kapanacağı düşünülüyor. Üretim açığı, tabii ki mısır şurubu ile kapatılacak.
Türkiye, mısır ithali için parayı nereden bulacak? Kapanacak olan (çoğu geri kalmış yörelerimizdeki) şeker fabrikalarındaki işçiler işsiz kalınca nerede iş bulacak? Pancar üretemeyecek olan çiftçiler nasıl geçinecek? Bunlardan onlara ne? Küreselleşme zaten bu demek değil mi?
* * *
Bu arada hem enzimi, hem de mısırı GDO’lu olacak olan bu şeker insan sağlığına zararlı. Ayrıca bu mısırdan üretilen şeker fruktoz olduğu için GDO’suz mısırdan üretilse bile şeker pancarı şekerine göre çok daha zararlı olacak. Çünkü vücutta hızlıca yağa dönüştürülüyor.
ABD’de kullanılan şekerin yarısı bu mısır şurubudur. Amerikalılar, kola, pasta vb. birçok üründen kişi başına yılda 70 kilo şeker almaktadır. Bu yüzden ABD’de bazı eyaletlerde halkın yarısından çoğu obez oldu.
Obez şişman değildir. Aşırı şişmandır.”
Demek ki, GDO’ya izin vermek Türk halkının sağlığı ile oynamaktadır, millete ihanettir ve Yüce Divanlık bir suçtur!