Gazi Orduevi'ndeki hediye anahtarlık!
8 Ocak 2003 akşamı Ankara’da Gazi Orduevi’nde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, gazete ve televizyonların yöneticilerine ve yazarlara bir kokteyl verdi. Kokteylden çıkarken elimize büyük bir naylon torba tutuşturuldu. Torbanın içinde Ankara Ticaret Odası’nın Milli Mücadele fotoğraflarından oluşan duvar takvimi ile bir de anahtarlık vardı.
Yani toplantıyı düzenleyen Genelkurmay Başkanlığı; takvim ve anahtarlık hediyesini veren ATO idi. O dönemde Yaşar Büyükanıt Genelkurmay İkinci Başkanı idi ve o da toplantıdaydı.
Ertesi yıl 3 Mart 2004 günü Ankara Ticaret Odası’nda Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği “Hilafetin kaldırılması ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun 80’inci yılı ve Günümüz Türkiyesi” konulu bir panel yapıldı. Panelin sonunda “Ulusal Uyanış ve Birlikteliğe Çağrı” metni okundu. .
Toplantıya girerken ellerinde Türkiye ve KKTC bayrakları ile binanın önüne gelmiş gençler, “Hükümet istifa Tayyip Amerika’ya” diye sloganlar atıyordu.
Toplantının olağanüstülüğünün en önemli göstergesi Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un eşleri ile birlikte orada olmasıydı.
Konuşmacılar, Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Prof. Dr. Nur Serter, Prof Dr. Çetin Yetkin ve Prof Dr. Anıl Çeçen idi.
Açıklanan ulusal mutabakat metninde “Milli güçler, uyarıcılık görevini yerine getirirken hiçbir zümre, sınıf ya da çevreden izin almaz. Bunu millet vicdanından aldığı güçle yerine getirir. Globalizmin yönlendirmeci bağnazlığının girdabına kapılmayacak kadar hürriyetçidir. Bu girdaba kapılmama gücünü de Türk Milleti’nin soylu niteliklerinden alır. Ulusal mutabakatın seçimi bağımsız Türk Devleti yönündedir, teslimiyetçiliği reddeder, milli egemenliği global yapılara terk edecek girişimlerin tamamen karşısındadır” deniliyordu.
* * *
Bunları neden hatırlattım? Bugünlerde, 3 Mart 2004 günü ortaya konulan bu tavrın hesabı soruluyor da onun için! Sinan Aygün’ün suçu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst düzeyinde yer alan komutanların katılarak desteklediği bir toplantıya ev sahipliği yapmaktır! Mustafa Balbay’ın suçu ise “Genç Subaylar rahatsız” haberini yapmaktır!
Genelkurmay Başkanı’nın düzenlediği bir toplantıda katılan gazetecilere takvim ve anahtar hediye edecek kadar içerden sayılan kişi için bugün neden kimsenin kılı kıpırdamıyor? Ne oldu da Sinan Aygün’e terörist muamelesi yapılıyor?
Diyeceksiniz ki bir kuvvet komutanı ve bir ordu komutanının tutuklandığı yerde ATO Başkanı’nı kim dinler?
CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, “ATO Başkanı Sinan Aygün’ün, Ergenekon operasyonu kapsamında gözaltına alınması ile ofisine silah gizlenmesi olayı arasında bir ilişki” olup olmadığını sordu.
Sahi nedir bu olay? Hukuk devleti böyle mi işliyor?
Öyle bir hesaplaşma ki kimileri kendi bindiği dalı kesiyor farkında bile değil?
* * *
Diğer taraftan, tutuklamalar sırasında gazetelere hukuk dışı uygulamalar yapılıyor. Cumhuriyet ve Tercüman gazeteleri aranırken, Cumhuriyet’te gazeteciler birinci kata hapsediliyor! Tercüman’da Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takılıyor? Gazetenin temel araçları olan bilgisayarlara el konuluyor? Bunların hukukla ne ilgisi var?
Herkes soruşturmanın nereye kaydığını görüyor ve biliyor!
* * *
Son notum ise Genelkurmay Başkanlığı’nın konu ile ilgili açıklaması üzerine.
Genelkurmay Başkanlığı, emekli orgenerallerin gözaltına alınması sırasında askeri lojman ve orduevindeki aramaların, Cumhuriyet Savcısı’nın katılımıyla askeri makamlar tarafından yapıldığını bildirdi.
Biz de yazımızda bunu ifade etmiştik zaten.
Sadece aramaların, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 119’uncu maddesi 5’inci fıkrasındaki “Askeri mahallerde yapılacak arama, Cumhuriyet savcısının istem ve katılımıyla askeri makamlar tarafından yerine getirilir” hükmüne istinaden yapıldığını belirtmemiştik.