Galatasaray maçında neler gördüm?
Baskıcı yönetimlerin başlıca amacı; kitle iletişim araçlarının tamamına hâkim olarak kalabalıkları kontrol altına almaktır. Bu sayede iktidardan hiç gitmeyecekmiş gibi davranırlar.
Çünkü böyle bir ortamda ne diyorlarsa doğru, ne yapıyorlarsa haklıdırlar. Eleştirecek, "hata yapıyorsun" diyecek, onları uyaracak bir mekanizma yoktur.
Dolayısıyla kimsenin tartışabileceği, sorgulayabileceği bir ortam oluşamaz. Yanlışa yanlış denilmediği için sorunlar bir çığ gibi içten içe büyür.
Ve o çığ bir gün hepsini yutar, en büyük zararı da ülkelerine verir. Tek seslilik büyük bir felakete dönüşür.
Bu tablo günümüzde 3. dünya ülkelerinde hâlâ güçlü bir şekilde devam ediyor.
Yargı ve basın tarafsızlığını kaybettikçe gelişmenin önündeki engeller büyüyor.
Türkiye'de son yıllarda medyayı ele geçirmek isteyen, kendilerinden farklı düşünenlere baskı uygulayan sürekli korku duvarları diken, adalete güvenin azaldığı garip bir sistem türedi.
Bu değişim, sınırlı bir iletişim ağının ülke sathına hakim olmasına neden oldu.
İnsanlar, kendi gündemlerini değil, siyasilerin gündemlerini dinlemek ve o gündem doğrultusunda taraf olmak zorunda kalıyorlar.
Siyasi erklerin söylemlerine karşı bir yorum, yaklaşım, analiz geliştirmek ise neredeyse imkansızlaştı.
Medyanın büyük bir bölümü parti bültenine dönüştü.
Bu yüzden insanların sosyal medyaya yönelişleri artıyor. Orada özgür bir alan bulduklarını düşünüp daha rahat iletişim kuruyorlar.
Ancak son zamanlarda orada da troll çeteleri türedi. En ufak bir yorumda "EGM'ye veriyoruz, savcıya hesabını verirsin" gibi tehdit savuran sanal hesaplar ortaya sürülüyor. İnsanlara iftira atılıyor, itibar cellatlığıyla kara propagandalar gerçekleştiriliyor.
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz"
Geçtiğimiz pazar günü Galatasaray ile Başakşehir'in maçı vardı.
Maç öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başakşehir tribünlerinin boş kaldığını ima etmesi ve takımın desteklenmesi gerektiği yolundaki ifadeleri tepki çekti. Çünkü söz konusu Başakşehir son yıllarda yıldız futbolculara epey paralar ödemişti. Barcelona'dan Arda Turan'ı bile yüksek maliyetine rağmen rahatça aldılar.
Tribün destekleri yok, sponsor destekleri zorlama ile... Buna rağmen para konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyorlar. Muhtemelen seneye çok daha büyük bir transfer bütçeleri olacak.
Haliyle insanların bir tepkisi var. "Devletin parasıyla, vergilerle futbol takımı mı kurulur" yorumları günden güne artıyor.
Üzerine Erdoğan'ın da "Başakşehir stadı boş kalmamalı" sözleri, maça siyasi bir anlam yükledi.
Mücadeleyi, basın tribününden takip ettim.
Son derece gergin bir hava vardı. Maçtaki sloganları, marşları kale arkasındaki Ultraslan Grubu organize ediyordu.
Maçın son saniyelerinde daha önce örneğine pek rastlamadığım bir hadise vuku buldu.
Ultraslan'ın tam karşısındaki güney tribünlerinden başlayan "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sesi bir anda tüm tribünlere yayıldı.
Sonrasında yaklaşık 50 bin kişinin ayağa kalkıp "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sloganları attığına şahit oldum. Müthiş bir atmosferdi.
Programsız ve çalışmasız bir şekilde, spontane gelişen olay bir anda tüm tribünleri etkisi altına almıştı.
O anları çekip sosyal medyada paylaştım. Büyük bir etkileşim oluştu; herkes alıyor, kopyalıyor, dağıtmak istiyordu. Bir anda "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" kelimeleri Twitter gündemine girdi.
Yayıncı kuruluş maçın özet görüntülerinde bu kısma yer vermedi, canlı yayında da üzerinde durulmadan geçiştirildi.
Ancak taraflı-tarafsız seyircilerin bir slogan üzerinde bu kadar büyük bir coşkuyla birleşmeleri gerçekten inanılmazdı.
Meclis'teki, medyadaki, sokaktaki tek sesliliğe bir isyan gibiydi. İnsanlar, "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" diyerek 3 kelimede tüm duygularını dışa vuruyorlardı.
13 Nisan tarihinde oynanan Akhisar-Beşiktaş maçında da her iki takımın taraftarları hep bir ağızdan İzmir Marşı'nı söylediler.
Bastırılmış yığınlar artık daha özgürce, daha gür bir şekilde seslerini çıkarmak istiyor.
Fanatizm, takım tutma ve taraf olmanın ötesinde sosyolojik bir olaydan bahsediyoruz.
Bu haykırışlar; "Artık bu toplumu, bu ülkeyi, bu insanları germeyin. Bizim yerimiz, yurdumuz, vatanımız ortaktır" mesajını en üst perdeden veriyor.
İnsanların, Mustafa Kemal Atatürk üzerinde bu kadar birleşmeleri ise siyasi erklere bir uyarı niteliğinde; "Devletin kuruluş ayarlarıyla oynamayın!"