Faturayı kim ödeyecek? (17 Ocak 2011)
El gömleği ile düğüne gidilmez! Bu Türkiye’de 70 milyonun bildiği bir atasözüdür. Biliyor da ne oluyor?
70 milyon halkın 50 milyonu ya bankalara ya da tefeciye borçlu.
Kimi konut kredisi ile başını sokacak bir ev almış, kimi daha rahat bir yaşam için plastik kartlara yüklenmiş.
Kimi de işini döndürmek için tefecinin kapısını çalmış.
Sonuçta hepsi el gömleği ile düğüne gitmiş! Tıpkı devlet gibi.
Bol keseden borçlanarak sorumsuz bir hayatı finanse etti bizi yönetenler.
Tabii ki sonuç 50 milyon insanın yaşadığı gibi devlet için de facia.
Vatandaş A bankasından aldığı krediyi B bankasına ödüyor. Şimdilik borcu borçla kapatacak banka sayısı mevcut.
Ya krediyi döndürecek banka bulamayınca? Orasını düşünmek bile insanı ürkütüyor.
Siz bu ürkütücü borç tablosunu bir de devlet için düşünün. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre Türkiye’nin brüt dış borç stoku 2010 yılı üçüncü çeyreği sonu itibariyle 282.3 milyar dolar oldu. Verilere göre bu miktarda aslan payı 178.7 milyar dolar ile özel sektörün. Devlet tıpkı vatandaş gibi borcu borçla ödüyor. Elde avuçta ne varsa özelleştirme adı altında sattı, borcun faizini ödedi.
Şu an bu faiz ve yabancıya satılan şirketlerin kâr transferleri öyle bir hal aldı ki, Türkiye’yi derin uçuruma götürecek durumda.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) “Faiz ve Kâr Transferi-2011” adlı raporuna göre; 8 yılda yurtdışına giden para 54 milyar dolar.
Merkez Bankası ve Hazine’nin rakamlarından yararlanılarak hazırlanan rapora göre göre şirketlerin kâr aktarımı, faiz ödemeleri ve portföy yatırımları aracılığıyla 2003-2010 yıllarını kapsayan 8 yılda, Türkiye’den yurtdışına giden “net kâr transferi” 54 milyar doları buldu. Verilere göre; 2010 yılının 11 ayında gerçekleşen net kâr transferi de 7 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu Türkiye’de borcun borçla kapatılması ve özelleştirmenin yarattığı büyük hasarın ilk verileri.
Bu, olayın sadece parasal boyutu!
Bir de sosyal boyutu var. Özelleştirmenin yarattığı sosyal yara. Özelleştirilen kamu şirketlerinde çalışanlar büyük dram yaşıyor. İşte onlardan biri de Trabzon TEDAŞ Çoruh Elektrik A.Ş’de yaşanıyor. Devlet bu şirketi sattı. Satarken demirbaşı da tek tek saydı. Bilgisayarları, masaları ve bu şirkette çalışan işçileri de. Tıpkı rahmetli Kemal Sunal’ın ‘Şark Bülbülü’ isimli filminde olduğu gibi. Filmde ağa köyü satarken, 3 bin dönüm arsa, 60 hane ev, 500 büyükbaş hayvan, 2376 küçük baş hayvan, 60 baş erkek, 55 baş kadın diye satıyordu.
İşte Trabzon TEDAŞ Çoruh Elektrik’te de böyle oldu. Burada çalışanları bir köy ağası satmadı ama devleti yöneten siyasi ağalar sattı. Filmde yeni ağa beğenmediği köylüyü kovuyordu. Şimdi kovulma sırası Trabzon TEDAŞ Çoruh Elektrik’te çalışanlarda.
Bu şirket 3 ay önce AKSA’ya satıldı. 657 sayılı memur kadrosunda çalışanlar havuz sistemiyle başka yere yerleştirilmeyi bekliyorlar. Sendikasız işçiler yeni şirketle anlaştılar. Geriye sendikalı daimi işçi statüsünde olanlar kaldı. Oysa bu Türkiye’nin her tarafındaki binlerce daimi işçi TEDAŞ’a, devletin açtığı sınavla girmişti. Şimdi bu işçiler hiçbir hak verilmeden, direkt olarak özelleştirmeden satın alan şirkete geçişe zorlanmaktalar. İşçiler dilekçe vererek AKSA şirketi ile çalışmak istemediklerini belirttiler. Haklılar da! Çünkü devlet çalışanıyken bir anda özel bir şirketin bir çok haktan yoksun elemanı olup çıkıyorlar. Burada büyük bir hak kaybı var.
AKSA bu kişilere hiçbir güvence taahhüt etmiyor. Ortaya binlerce özelleştirme mağduru çıkıyor. Bir iş güvencesi olduğu için 6 ay önce evlenen, başını sokacak bir evi kredi ile alan TEDAŞ çalışanlar için kabus başladı. Çünkü yeni şirket, “kaşının üstünde kara var” deyip her an kapı dışarı yapabilir.
Hayatları bir özelleştirme ile kabusa dönen TEDAŞ çalışanları şimdi TEKEL işçilerinin kabul etmediği 4/C’ye geçmek için mücadele ediyorlar.
4/C uluslararası iş hukukuna göre ilkel ve çağdışı ama TEDAŞ işçileri “suya düşen yılana sarılır” misali 4/C’ye geçmek istiyorlar. Devlet TEDAŞ çalışanlarına onu bile çok görüyor.
İşte bir Türkiye gerçeği.
Bu film sadece TEDAŞ’da değil Türkiye’nin tüm salonlarında pardon tüm özelleştirilen kamu tesislerinde yaşanıyor.
Seyirci ise kendi acınacak halini seyreden 70 milyon Türkiye.
İyi seyirler Türkiye!