Erzurum'a vardım dumanlı dağlar!
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, 2007 Aralık ayında, İl Asayiş Toplantısı’na sunulan bilgiler çerçevesinde İsmailağa cemaati ile ilgili bir soruşturma başlatıyor. Dinleme kararları veriyor. Polisle giriştiği operasyonlardan sonuç alamayınca, cemaate bilgi sızdırıldığını düşünerek görevi Jandarmaya veriyor. Jandarma, netice alıyor ve cemaatin Erzincan’daki sorumluları gözaltına alınıyor.
Tam bu sırada bakan Cemil Ciçek telefonla savcıyı arayıp, gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istiyor! Adalet Bakanlığı’ndan bir bürokrat da arayıp, “Bu işlerle uğraşanların başı belaya girer” diyor.
Erzurum Başsavcılığına gönderilen imzasız ihbar mektubu ile örgütün silâhlı olduğu iddia ediliyor. Erzurum savcısı Osman Şanal, bu gerekçe ile davanın kendisine devredilmesini istiyor. Erzincan savcısı, önce ihbar mektubunun yeterli delil olmadığını söyleyip bu talebi reddediyor. Fakat o sırada Erzincan Adliyesini teftişe gelen Adalet Bakanlığı müfettişinin baskısı ile soruşturmayı Erzurum’a devrediyor.
* * *
Ardından bir ihbar mekanizması çalışıyor. Erzincan’daki 3. Ordu Komutanı, Jandarma Alay Komutanı, MİT görevlileri ve Başsavcının Ergenekon terör örgütüne mensup olduklarına dair bir ilçe savcısının ihbar mektubu esas alınıyor. Bu savcı, arabasına kene konulmak suretiyle kendisine suikast düzenlendiğini iddia ediyor! Derken, Erzincan Başsavcısı hakkında, yandaş medyada müthiş bir karalama kampanyası başlatılıyor.
Bir açığını bulamadıkları için lojmanların bahçesine bir çardak yaptırmış olmasını suç gibi gösteriyorlar!
Adalet Bakanlığı, Başsavcı hakkında soruşturma açıyor. Başsavcının 36 yıl hapsi isteniyor. Erzurum’daki savcı, MİT’in Erzincan’daki binasına baskın düzenliyor, MİT görevlilerini ve Eskişehir’e atanmış eski Jandarma Alay Komutanı’nı tutuklatıyor, Erzincan Başsavcısı’nın makamında ve evinde arama yaptırıyor, gözaltına alıyor, sabaha kadar sorguluyor, sonra da içinde suç planlaması olan ve 2009 yılı Nisan ayı tarihi taşıyan irtica ile mücadele belgesinin ilk uygulamasını başlattığı iddiası ile mahkemeye sevk ederek tutuklatıyor!
Durum bu noktayla gelene kadar, Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılğı olan biteni seyrediyor.
Sadece 3. Ordu Komutanı, arama yapmak için komutanlığa gelen savcıyı içeri almayıp, celp davetlerine de uymuyor. Özel yetkili savcı, komutana süre veriyor!
Sonunda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Erzurum’daki savcıların özel yetkisini kaldırıyor, soruşturmayı ellerinden alıyor.
Özetle Erzincan’a vardım ne güzel bağlar; Erzurum’a vardım dumanlı dağlar!
* * *
Soruşturmaya müdahale edilir miymiş? İyi güzel de Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın soruşturmasına müdahale edilirken neredeydiniz? Habur’daki yargılamaya müdahale edilirken neredeydiniz?
Daha da vahimi imzasız ihbar mektupları, somut delillerle desteklenmeden nasıl olur da bir soruşturmaya esas sayılabilir? Nasıl olur da imzasız ihbar mektubu, bir soruşturmaya müdahale gerekçesi olarak kullanılabilir?
İmzalı ihbarlar ise araştırılmaya muhtaçtır.
Hucurat suresinin altıncı ayeti aynen şöyledir:
“Ey iman edenler, eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araştırın, sonra bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz.”