Ermeniler ve seçime dalan iktidar!
Türkiye’nin iflas sürecindeki “dış politikası” ve iktidarın kararsızlığı; maruz kaldığımız, Ermeni eylem ve taleplerini daha da vahimleştiriyor.
24 Nisan’a çok az bir zaman kalmasına rağmen, ne yazık ki iktidarın ve medyanın büyük bir bölümünün vurdumduymazlığıyla, Ermeni istekleri bir “kâbus”a dönüşüyor.
Gerçekten de; ataletten mi olacak, seçim furyasından mı olacak, yoksa gaflet ve dalaletten mi olacak, azgın Ermenilerin yalanlarını dünyaya yaymalarını önlemek için gösterilen faaliyet çok “cılız” kalıyor.
Hele, dış gezilerde sorunun iddialı bir şekilde ele alınmaması, beraberinde “vebal” taşıyor.
Bu arada; “Ermeniler” denildi mi, akla öncelikle Ermenistan’ın azgın militanları ve sonra da sorumsuz yönetimi geliyor.
Yani öncelikle, Türkiye’deki Ermeni vatandaşlarımızı her defa “tenzih” etmek zorunluluğu doğuyor.
Çünkü, asıl sorunumuz Ermenistan’ın “ham hayal” peşinde koşan militanları ve bürokratlarıyla kaynaklanıyor.
Her fırsatta, başta Türkiye olmak üzere Türk dünyasına sataşan malum Ermeniler, bir de, “diaspora”dan destek alınca daha da azgınlaşıyor.
Ermenistan’ın 2015 ajandasında çok “hain” planların peşinde koşuluyor.
Ne var ki, Orta Doğu’da cereyan eden ve bir türlü önlenemeyen üstelik Türkiye’nin bulaştığı kaos, her şeyden önce Ermenilerin Azerbaycan’da yaptıkları katliamı unutturuyor.
Oysa; unutturulmak istenen gerçeklerin başında, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde yaşadığı katliamlar geliyor. Hatta belleklerden silinmiyor.
Karabağ’da yalnız soydaşlarımız öldürülmemiş, canlarını kurtaranlar da, evlerinden barklarından olurlarken, topraklarının dışına zorla çıkarıldıkları da yaşanan acı gerçekleri içeriyor.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, AGİT’in bütün kayıtlarına ve kararlarına rağmen Ermeniler, Karabağ’da işgallerini inatla sürdürüyor.
Bugünlerde bile Ermeni askerleri, sınırlarını koruyan Azerbaycan muhafızlarını öldürüyor.
Karabağ trajedisi unutturulmamalı
Dünyanın umursamazlığı bir yana, bizim de dişe dokunur pek bir girişim yapmadığımız anlaşılıyor.
Karabağ trajedisi ortada dururken; Ermenilerin, dünyaya yutturmak istedikleri senaryo, sözde Ermeni soykırım yalanının yüzüncü yıldönümünü kapsıyor.
Ermeni diasporası inat ve ısrarla dünyanın dört bir tarafında bu alanda akıl almaz yalanlarla dolu çalışmalara girişiyor.
Türkiye’nin ve Türk dünyasının başına çorap örmeye yeltenen yalancı Ermeniler, Karabağ’da yaptıkları gibi, dünya kamuoyunu bir oldubittiye getirmeye uğraşıyor.
Türk hükümetinin çok acil önlemler alması ve karşı girişimlerle, Ermeni yalanlarını protesto etmesi gerekirken, Dışişleri Bakanlığı’nın önemli bir çalışmasında sözüm ona “Ermeni Anıtı”nın fotoğrafı yayınlanıyor.
Bu gibi “hassas” gelişmelerle, varını yoğunu koyarcasına uğraşma yerine, sonu “toprak istemeye” kadar uzanan “küstah” talepleri sert bir şekilde reddetmenin tam zamanı yaşanıyor.
Ara sıra yapılan “Orta Doğu’da son durum” toplantılarının yerine; Ermeni yalanına karşı neler yapılıyor, ne önlemler alınıyor, uluslararası girişimlerimiz ne olabilir gibi acil brifinglerin düzenlenmesi ağırlık taşıyor.
Ermenilerin ellerinde geçerli belge yok
Ayrıca; Ermenilerin gün geçtikçe, ortaya attığı yalanları kuvvetlendirdiği, bu arada muhtemel gösterilerin yanı sıra, provokasyonları da bekleniyor.
Ermenilerin, ellerinde soykırım yapıldığına dair “geçerli” bir mahkeme kararı veya belge bulunmadığını bir kez daha hatırlattıktan sonra bazı önemli ayrıntıları da yeniden belirtmek bize de düşüyor.
ABD’nin eski Başkanlarından Ronald Reagan’ın yaptırdığı geniş bir araştırmada, Türklerin soykırım yapmadıkları tespit edildiğinden, hiçbir ABD Başkanı, “Türkler soykırım yaptılar” diyemiyor.
Öte yandan, Ermenilerin ısrarla arşivlerini açmadıklarını, buna mukabil Türk arşivlerinde, araştırma serbestisini bütün dünya kamuoyuna defalarca duyurmamız öncelikli yer alıyor.
Ermeni yalanı dünyada dolaşırken ve tahribatını yaparken, seçim kargaşasına dalan iktidara, “geliyorum” diyen “tehlike” için uyarmamız gerekiyor.
Ne var ki uyarıların “kulak arkası”na atılması iktidarı şimdiden sorumlu hale getiriyor.