Ergenekon'da hukukçu tavrı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Ergenekon” soruşturması hakkında bir soruyu cevaplandırdı ve “Türkiye, bir hukuk ülkesidir. Bütün bu olaylarda sorgulamalar, yargılamalar bağımsız yargının kontrolündedir. Bunların usulüyle ilgili herhangi bir hukuki boşluk söz konusu değil” dedi.
Kontrol bağımsız yargıda ise üç generalin gözaltına alınmasından sonra, Genelkurmay Başkanı Başbakan ile, Başbakan Adalet Bakanı ile, Cumhurbaşkanı İçişleri Bakanı ile ne konuştu? Sonuçta üç generalden ikisi savcılıkta, birisi mahkemede serbest bırakıldı. Bir ülkenin Milli Güvenlik Kurulu Sekreteri, tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilecek derecede kuvvetli bir şüphe altında değilse, neden gözaltına alındı?
Gül, “Birçok insanın ismi gayet sorumsuz bir şekilde televizyonlarda, gazetelerde gündeme gelmekte ve zan altında bırakılmakta, bundan da kaçınmak gerekir. Bu konuda hem resmi, hem basın yayın kuruluşları, herkes çok dikkatli olmalıdır. Çünkü bu işler kutuplaşma ve polemiğe çevrilirse bunun Türkiye için büyük zararı olur” diye bir uyarıda da bulundu.
Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak ise “Anayasa’nın ’suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı’ hükmü, ’masuniyet karinesi’, ’adil yargılanma hakkı’ gibi en temel hukuk ilkelerinin ihlal edildiği görülmektedir. Sorumlu olması beklenen kesimlerin yarattığı bu hassas ortam, kişilere, kurumlara, yargıya ve nihayetinde devlete de büyük zararlar vermektedir” dedi.
Sözler doğru ama televizyon ve gazetelere servis yapanlar, devlet görevlileri değil mi? Bir kişinin gözaltına alınacağını devletin televizyonu dört saat önceden ilan edebilir mi? Canlı yayında soruşturma mı olur?
TBMM Başkanı Köksal Toptan da yargı sürecini, sakin bir şekilde beklemek gerektiğini söyledi.
Böyle söylemek kolay. Ucu açık bir soruşturma sürerken insanlar ne ile suçlandıklarını bilmeden uzun süre cezaevinde yatıyor! Yatmayı bırakın, ölen, felç olan veya hastaneye sevk edilmeyenler var!
* * *
Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıcı Rıza Türmen, Ergenekon soruşturması sırasında yaşanan usulsüzlüklerin, Türkiye’nin başını ağrıtabileceğini söyledi.
Türmen, “Tutukluluk süresiyle ilgili problemler, tutukluluk süresi makul bir süreyi aşmışsa bu AİHM’ye götürülebilir” dedi.
Türmen, “Tutuklamak için çok ciddi sebepler olmalı. Bunların da açıklanması lazım. Esas olan tutuksuz yargılamaktır. Tutuklu yargılanıyorsa, hele bu kadar uzun süre tutukluluk süresi devam ediyorsa bunun son derece ciddi sebeplere dayanması lazım. Ya kaçacaktır, ya tanıkları öldürecektir, ya da delilleri karartacaktır. Bunlar var mıdır, yok mudur? Bu tutukluluk devam ediyorsa, tahliye talepleri reddediliyorsa bunları açıklamak lazım. Bunlar açıklanmıyorsa, genel sebeplerle tutukluluk devam ediyorsa bundan tabii ki rahatsızlık duyulur o zaman. Tutuklanan kişilerin meselesi olmaktan da öteye kim olursa olsun aynı rahatsızlığı duymak lazım diye düşünüyorum” diye tam bir hukukçu tavrı ortaya koydu.
* * *
Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da “Ergenekon var mı?” şeklindeki soruya, “Ortada şu gerçek var, bir örgüt vardır. Bir kere Türkiye’de gerçek bir biçimde faili gayri meçhul cinayetleri işleyen ve bir buz dağının altında büyük bir kısım olarak kalan Susurluk adlı örgütün ne durumda olduğu hiç incelenmemiştir” dedi.
Yani kimse “soruşturma yapılmasın” demiyor; uygulamalara itiraz edenler, “soruşturma hukuka uygun yapılsın” diyor.