Ergenekon ve açılımın çatısı mı çökecek yoksa...

Ergenekon adı verilen davada, geçen Cuma günü sanıklardan biri savunmasını yaparken, sert bir yağmur başladı. Duruşmaları takip eden Yeniçağ muhabiri Salim Yavaş’ın verdiği bilgiye göre yağmur şiddetlendikçe salonun çatısından gelen seslerden, sanığın savunması duyulmaz oldu.
Daha önce de salonu sel basmış, hatta çatı çökmüştü. Sanıkların tahliye taleplerini de bir karara bağlamak gerekiyordu. Mahkeme Başkanı, herhalde bütün bunları aynı anda düşünerek sanığa, “Artık toparlayalım, çatı çökmeden” deyiverdi.


* * *

Soruşturma Ümraniye’de bulunduğu iddia edilen bombalar dayanak gösterilerek başlatıldı. Bombaların bulunduğu evden ne bir fotoğraf var, ne bir film, ne de bir tutanak! Bir film kaydı yapılmış ama o da Ümraniye polis merkezinde..
Polis merkezinde bir salonun ortasında, tahta bir sandıktan çıkarılan bombalar masanın üzerine dizilmiş. Görevli polislerden biri, “Tutanağı elle mi tutalım, yoksa bilgisayarda mı yazalım?” diye soruyor ve ekliyor; “Hani mahkemede ‘Bunları çatıda buldunuz da tutanağı nerede tuttunuz, çatıya bilgisayar mı çıkardınız?’ diye sorabilirler” diyor. Daha tecrübeli olan “Olay yeri tutanağı tabii ki elle tutulur, biz bu bilgisayardakini kendimiz için tutuyoruz” diye cevap veriyor ve işlem devam ediyor.
Bu arada arka plandaki memurlardan birinden “Olay Ergenekon adını aldıktan sonra ....... hakimini, savcısını” diye küfürlü bir cümle duyuluyor.
Bu filmin cd kaydı, mahkeme kayıtlarına girdi. Yukarıdaki konuşmalar çok dikkatli bir dinleme ile fark edilebiliyor. Sanık avukatları durumun tespit edilmesini isteyince cd, Adli Tıp’a gönderildi, üç ay sonra gelen cevapta cd’nin çözülemediği belirtildi. Mahkeme, cd’yi bu defa Tübitak’a gönderdi. Üç ay daha geçti, hâlâ cevap gelecek!
Adli Tıp ve Tübitak bir davanın kaderini değiştirecek, hatta davanın çatısını değil ama temelini sarsacak böyle önemli bir konuda niçin ipe un seriyor?


* * *

Savunma yapanlardan kurmay albay Mustafa Koç, “Bir ordunun mensupları arasındaki ast-üst ilişkisi terör örgütü ilişkisi olarak nitelendirilebilir mi? O zaman Ergenekon demesinler. Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütü desinler” diyor. Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da “TSK bir suç örgütü değildir” ifadesini kullanmak zorunda kalmıştı!
Emekli kurmay albay Atilla Uğur ise “Komutanlar serbest ise ben neden buradayım. Genelkurmay, Kara, Deniz, Hava kuvvetleri olmadan darbe mi olur? Bu darbe denilen hadisenin sürekli kaşınmasının ardında bir maksat yatmaktadır” dedi.


* * *

Diğer taraftan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç ve şimdiki Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit’e yönelik suikast planı suçlamasıyla hakkında ikinci defa tutuklama emri çıkarıldığı için intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın cenaze törenine Oramiral Yiğit, eşi Pınar Yiğit ile birlikte katıldı.
Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “Askeriyeye komplo düzenlemek için 10 yıldır hazırlanmış bunlar. Eşim gururuyla öldü. Ordudaki Alevileri fişliyorlar. Hep alevi subayları içeri alıyorlar. Ellerinde hiçbir belge yok. 29 kişi boşu boşuna yatıyor” diye haykırdı!
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “Yargı TSK ile işbirliği yapmazsa kurumlar arası çatışma olabilir” uyarısını, açılımın ülkeyi ayrışma ve hatta çatışma noktasına taşıması ile birlikte düşünürsek, iki yol görünüyor; ya Ergenekon davası ve açılım politikaları çökecek ya da devletin çatısı!

Yazarın Diğer Yazıları