Erdoğanizm!
Açık söyleyelim, korkmaya başladık. AKP siyasi parti olmaktan çıkıp adeta bir tarikata dönüşürken Erdoğan da bir siyasi parti lideri olmaktan çıktı, dediği tasdiki elzem, seçmenlerin bir meyyit gibi şeyhlerinin irşadına teslim olmuş müritler haline dönüştüğü bir yapı görüntüsü vermeye başladı.
Bakan çocukları evlerindeki yabancı para dolu kasalar, ayakkabı kutularındaki Eurolar, “sıfırlama” tapeleri, bu müritler için hiçbir anlam ifade etmediği gibi, Erdoğan’ın ilk duyulduğunda yaptığı işleri inkâr etmesi, bu duyumları alanları alçaklık ve şerefsizlikle suçlaması, gerçek ortaya çıktığında ise “yaptımsa iyi yaptım” demesi ve her iki hal karşısında seçmenin Erdoğan’ı haklı bulması başka türlü nasıl izah edilebilir?
Gördünüz, sandıklar açıldı, Erdoğan yine ’balkon’a çıktı ve MİT, Dışişleri Bakanı, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Milli Savunma Bakanı ile gerçekleştirilen “Suriye toplantısı” nı basına sızdıranları vatan hainliği ile suçlamak için “Biz” dedi, “Suriye ile savaş halindeyiz. Siz bunu nasıl yaparsınız?”
Balkonun altındakiler bu sözleri de alkışladı? Söyleyin Allah aşkına biz Suriye ile savaş halinde miyiz? Böyle bir savaşa kim karar verdi? Meclis nerede? Sonra, bu savaştan Suriye’nin niye haberi yok? Açıkçası kafam karıştı, yoksa “Suriye, bizimle savaş halinde” mi dedi? Diyelim ki böyle dedi, Suriye’nin niye bu işten, Türkiye ile savaştığından haberi yok? Suriye bize savaş açtı ise de Meclis’in devreye girmesi gerekmez mi?
AKP seçmeni bunu sorgulamıyor...
Üstelik Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Suriye’ye düşmanlık politikaları Hatay seçim sonuçları ile halk tarafından kabul görmediğini ortaya koymuşken yapıldı bu konuşma. Malum, Erdoğan en ağır toplarından Adalet eski Bakanı’nı, Sadullah Ergin’i Hatay’da Belediye Başkanı adayı yaptı ve Suriye ile Türkiye arasında nelerin olup bittiğini en iyi bilen Hatay halkı hükümetin verdiği bütün desteğe rağmen belediye Başkanlığını Sadullah Ergin’e yani AKP’ye değil, bu politikaları en sert şekilde eleştiren CHP’ye oy verdi. Erdoğan bu neticeyi 180 derece çarpıtıyor, seçmeni de bu çarpıtmayı tereddütsüz kabul ediyor; bu görüntü sizce de bir seçmen görüntüsünden ziyade bir mürit görüntüsü arz etmiyor mu?
AKP seçmeni Erdoğan’ı İslâm’ı temsil ettiği için desteklediğini, karşısındakilerin ise İslâm’la problemlerinin olduğunu söylüyor. Zaten Erdoğan da seçmenin bu hissiyatını sonun kadar kullanıyor, 1940’lara gidiyor, mağaralarda Kur’anların saklandığını, camilerin ahır olarak kullanıldığını anlatıp duruyor.
Tamam düne kadar İslâm’ı yok sayan ve dışlayanların gözünde bu dinin müntesipleri belki “gerici” ve belki “ilimden, çağdaşlıktan nasipsiz” kişiler olarak görülürdü, karikatürleri öyle çizilirdi, filmlerde o roller mesela imamlara uygun görülürdü. Lâkin o dönemde, “Tamam, Müslümanlar böyledir amma, çalmazlar, çırpmazlar, hak yemezler” görüşü hâkim bir görüştü.
Bu hükümetle bu görüş değişti, bunlar da rüşvet yer, bunlar da kamu malını zimmetine geçirir görüşü hem dış âlemde hem ülke içinde dillerde dolaşmaya başladı. Zaten bizzat AKP’li seçmen bile, “Tamam, yolsuzluk yapıyorlar amma, hizmet de ediyorlar” der hale
geldiler.
Bu bir tarikat görüntüsü değil midir?
Tarikat görüntüsü amma bidatlerin ve sapmaların hâkim olduğu bir tarikat görüntüsü! Sen hem İslâm dininin kesin naslarla yasak ettiği bu iddiaları doğru kabul edecek hem de İslamcı diye buna nasıl oy vereceksin? Mürit-şeyh ilişkisi gibi duygusal bir ilişki ve kayıtsız şartsız bir teslimiyet söz konusu olmasa oylar aynı sepete dolmaya devam edebilir mi?
Bir cemaate kızarken ona benzeşmek, adeta cemaatleşmek! “Kişi eleştirdiğini yapmadan ölmez” hadisi şerifinin mucize
tecellisi...
Kaderin cilvesi bu olsa gerek.