Erdoğan'ın Türksüz milliyetçiliği!
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle, Türkiye’deki yeni anayasa sürecinden umutlu olduğunu belirterek siyasi partilere bu konudaki taahhütlerine bağlı kalmaları çağrısında bulundu. Füle, “Yeni anayasa yazımı sürecinin Türkler ve Türkiye’yi birleştirmek için kullanılacağı ve asla sürtüşme kaynağı olarak yorumlanmayacağı konusunda umutluyum. Bu nedenle kapsayıcılık ilkesinin sonunda öne çıkacağını gerçekten umut ediyorum” gibi laflar da etti.
Türkler ve Türkiye’yi birleştirmek mi? Bu Stefan Füle, dalgasını geçiyor... İktidar ve muhalefetin bir kısmı Türk adının anayasadan çıkarılmasını, Kürtlere özerklik verilmesini tartışıyor, hatta Oslo’da bu yönde bir uzlaşmaya da varıldı; Stefan da Türkler’in birliğinden söz ediyor...
İlginçtir, Türk kavramını ağzına bile almayan Tayyip Erdoğan, son konuşmasında iki defa Türk milleti, bir defa Türk halkı dedi! Suriye politikasından dolayı kendisine milliyetçi denilecekse milliyetçi olduğunu da söyledi. Oysa Suriye’ye müdahale, Büyük Orta Doğu Projesi’nin son uygulamasıdır. Bir başka ülkenin projesinin eş başkanlığı çerçevesinde üçüncü bir ülkeye askeri müdahalede bulunan kişiye milliyetçi denmez. Ne denileceğini herkes biliyor!
Bahçeli, hem ağlıyor
hem gidiyor!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Suriye cephesi” ile ilgili açıklamalar yaparken, tezkereye neden evet oyu verdiklerini, Türkiye’ye yönelik top namluları ile açıklamaya çalıştı. Diğer taraftan da “Komşu ülkelerle kurulan dostluk köprüsü çökerek hasım ve keskin cepheler kurulmuştur. AKP’nin ’Sıfır sorun’diye girdiği yolun sonu; sıfır huzura, sıfır ilkeye, sıfır dosta, sıfır menfaate ve sıfır geleceğe açılmaktadır” dedi.
Tayyip Erdoğan ise her zaman olduğu gibi “ilkeli” tutumundan dolayı
MHP ve genel başkanına tezkereye evet oyu verdikleri için teşekkür etti, hatta “Bize her şeyi söyleyebilirsin ayrı mesele, ama bu işe destek vermek ayrı mesele” diyerek iki parti arasındaki fiili durumu net bir şekilde ortaya koydu.
Yani AKP’ye her türlü eleştiriyi yaparsın ama kritik bir karar sırasında AKP ile birlikte oy kullanırsın..
Bu durumda Bahçeli’nin AKP’yi eleştirmesi, Nasrettin Hoca fıkrasına benziyor. Nasrettin Hoca’nın kızı gelin olmuş gidiyor ama hüngür hüngür ağlıyor. Hoca, “Kızım bu kadar üzüleceksen gitme, evde kal” diyor. Kızı “Yok baba, ben hem ağlarım, hem giderim” diye cevap veriyor. Bahçeli de hem AKP’den şikâyet ediyor hem AKP’ye destek veriyor.
Suriye isyanında, sonraki cephe, Türkiye mi olacak?
İngiltere gazeteleri Suriye sınırındaki olayları “savaş” olarak görüyor. Telegraph gazetesi, “Bu fiili savaş, daha ne kadar ilan edilmemiş bir savaş olarak kalacak?” diye soruyor. Gazete, “Türkiye, Özgür Suriye Ordusu isyancılarına üs ve erzak sağlayarak şimdiden Esad’a karşı örtülü bir savaş yürütüyor” diyor.
ABD’nin Time dergisi ise “Suriye isyanında sonraki cephe, Türkiye mi olacak?” başlıklı bir makale yayınlıyor.
Irak’ın işgali hazırlıkları sürerken, ABD Başkanı George W. Bush, “Türkiye bir cephe ülkesidir” dememiş miydi zaten!
AKP yeni seçim
sistemi getiriyor
Ve son notum Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, daraltılmış bölge seçim sistemi önermesi ile ilgili.. Bozdağ, “Daraltılmış bölge seçim sistemi ile seçmenle yüz yüze görüşme, seçmenin milletvekili ile doğrudan temas kurması daha da kolaylaşmış, seçmenle seçilenin irtibatı daha da güçlenmiş olacak” dedi ve “Vakti geldiği zaman bunun detayları kamuoyu ile paylaşılacak” diye ekledi.
Demek ki AKP’de oyların düşmesini telafi etmek gibi bir endişe var..