"Erdoğan'ı düşürmek" mi, proje içinde proje mi?

Ahmet Davutoğlu, yeni parti kurma girişimi sürecinde AKP çevrelerinden kendisine yöneltilen suçlamalara cevap verirken, "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 arasındaki dönem olarak yazılacaktır" dedi.

Davutoğlu, bu açıklamayla, "Beni yakarsanız, hep beraber yanarız" demiş oldu...

O dönemde Davutoğlu'nun başkanlık sistemini savunmakta gönülsüz olduğu biliniyordu. Anayasa konusunda sorulan bir soru üzerine Davutoğlu, "Biz Cumhurbaşkanımızla bunları istişare ederek yapıyoruz. Hukuki sorumluluk bende, siyasi sorumluluk birlikte... Halbuki hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Sorumluluk ve yetki arasında karmaşa ortadan kalkmalı" demişti.

***

Yeniçağ muhabiri Fatih Ergin ise "Bahçeli-Davutoğlu görüşmesindeki sır neydi?" başlıklı haberinde özetle şu önemli bilgileri verdi:

"Dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, CHP ile sonlanan istikşafı görüşmelerin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile koalisyon görüşmesi yapmıştı. Bahçeli, 'Sayın Başbakan görüşlerini söyledi ve görüşlerinin gizli kalmasını istedi' demişti.

Davutoğlu'na yakın kaynaklara göre Davutoğlu, o görüşmede Erdoğan'ın anayasal sınırları dışında bir cumhurbaşkanlığı yapmasından kendisinin de rahatsız olduğunu ve AKP-MHP koalisyonu kurulursa, Erdoğan'ın anayasal sınırları içerisinde bir cumhurbaşkanlığı yapmak zorunda kalacağını belirtti. Bahçeli ise Davutoğlu'nun bu görüşüne sessiz kaldı."

***

O dönemde belirttiğim gibi MHP de kendi içinden değişime zorlanıyordu. MHP'de değişim olursa, Tayyip Erdoğan'ın "yeni anayasa ve başkanlık sistemi" hayalleri sona erecekti. Erdoğan, bu sebeple bir taraftan MHP'nin kurultay toplamaması için çalışırken, diğer taraftan başkanlık sistemi konusunda gönülsüz olan Ahmet Davutoğlu yerine, "klonlanmış bir Tayyip Erdoğan" getirmek için pelikan kuşlarının düğmesine basmıştı.

MHP'de değişim, Erdoğan'ın da desteğiyle engellendi. Başkanlık sistemi için öneriyi getiren de MHP oldu. Bunlar hep önceden planlanmış bir projenin alt başlıklarıydı. Fakat yakın zamanda Milli Gazete'de çıkan bir haber, projenin nereden icap ettiğini de ortaya koydu.

Haberde, "AKP'den üst düzey bir yetkili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin AK Parti tarafından hazırlanmadığını, söz konusu sistemin daha önce de ülke gündemini uzun süre meşgul eden ABD merkezli McKinsey Danışmanlık Firması tarafından dizayn edildiğini, sistemin güncellenmesinin de McKinsey'e verildiğini ifade etti" deniliyordu.

***

Bu verileri, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un, 16 Temmuz 2019 günü "Hükümet sistemi meselesi 15 Temmuz'da gerçekleşen o direnişin dışında, ondan bağımsız bir şey olarak değerlendirilemez. Ve o Türkiye'yi bu hükümet sistemi değişikliğine getirmiştir." itirafıyla birleştirirseniz, cumhuriyet tarihinin en kritik aylarının, hatta günlerinin 15 Temmuz 2016 öncesi ve sonrası olduğu anlaşılır. Tabii Davutoğlu'nun söylediği iki seçim arasında, açılımdan vazgeçilip terörle mücadele başlatılması da bu sürecin başlangıcıdır.

***

Şimdi Tayyip Erdoğan, yeni parti çalışmalarının "Tayyip Erdoğan'ı düşürme projesi" olduğunu söylüyor...

Proje içinde proje var… Öyle ya FETÖ darbesi olmasa, hükümet sistemi değişmeyecek idiyse, sistem değişikliği de ABD'de planlanmışsa, bütün bunlardan söz konusu olaylarda herkese verilen bir rol olduğu sonucu çıkar. İktidar da muhalefet de aynı projeye göre ayarlanıyor!

Sonuçta, şah, vezir, fil veya piyon; hepsi aynı satranç kutusuna konuluyor, unuttukları gerçek bu...

Devleti kuran irade ise 26 Ağustos 1071 ve 26 Ağustos 1922 tarihlerinde tarih sahnesine çıkmıştır.

O irade bugün de vardır ama dağınıktır; toparlanmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları