Erdoğan’dan bir itiraf daha! (03 Temmuz 2013)

Tayyip Erdoğan itiraf etti ve “Çözüm süreci adı üzerinde bir süreçtir. AK Parti’nin kurulmasıyla başlamış, kademe kademe bugüne ulaşmış, bundan sonra da yoluna devam edecek bir uzun yürüyüştür aslında” dedi.
AKP’nin kurulduğu 2001 yılından beri bunu söylüyorum zaten!
ABD, 1997 yılının haziran ayında, AKP iktidarının bugünkü “açılım” uygulamaları ile bire bir örtüşen bir Türkiye raporu hazırlatmıştı. Graham Fuller ve Henri Barkey imzasını taşıyan raporda, “Bir değişim gerçekleştirmek için sivil politik liderler çok zayıf. Türkiye’de bu sorunu askeri olmayan yöntemle çözme cesaretini gösterecek lider yok” deniyor ve cesur bir lider bulunması gerektiği işleniyordu.
Nitekim aranan lideri buldular ve iktidara getirdiler.
CFR yani Dış İlişkiler Konseyi Örgütü, AKP kurulmadan önce, 2001 yılı Temmuz ayında Tayyip Erdoğan’a bir lobi şirketi aracılığı ile gönderdiği gizli belgede, “Mr. Erdoğan, Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezî olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir” demişti.
Erdoğan, üç buçuk sayfalık bu belgedeki maddeleri hemen hemen aynı cümlelerle parti programı haline getirmiş ve iktidar olunca da uygulamaya başlamıştı.


***


Daha önce de sık sık hatırlattığım gibi bütün bunlar yetmedi, Erdoğan’ı Büyük Orta Doğu Projesi eş Başkanlığı’na tayin ettiler. Yetmedi, Arap Baharı’nın öncüsü haline getirdiler. Yetmedi, Libya’ya NATO gücünü davet ettirdiler. Yetmedi, Türkiye’nin Güneydoğusu’na NATO’yu davet ettirdiler.
Bu arada Tayyip Erdoğan “Türk Milliyetçiliği ayağımın altındadır” noktasına kadar geldi. Yani Türk kimliğini çözme operasyonunun ihalesini de AKP iktidarı üstlendi.
Habur ve Oslo rezaletlerinden sonra sıra Abdullah Öcalan ile doğrudan görüşmelere geldi... ABD, Irak’ı, Büyük Kürdistan kurabilmek için işgal etmişti. 2003’teki 1 Mart tezkeresi geçseydi, Mersin’den Hakkari’ye kadar uzanan topraklarda 80 bin Amerikan askeri üslenmiş olacaktı. Bunlarla birlikte Çorlu, Sabiha Gökçen, Afyon ve Konya havaalanları ile Trabzon ve Samsun limanları da işgal kuvvetlerinin emrine verilecekti. Yani 1 Mart tezkeresi, bir çeşit Mondros Mütarekesi’ydi. Fakat tezkerenin reddi ile Türk ordusunu tasfiye etmeleri gerektiğini anladılar.AKP iktidarı, Amerika’dan gönderilen Susanne Hayden adlı savcının danışmanlığında önce özel yetkili savcıları, sonra polisleri eğitti ve düğmeye bastı. Bugün Türk Deniz Kuvvetleri felç olmuş durumdadır ve Türk Hava Kuvvetleri’ni de aynı akıbet beklemektedir. Türk ordusunun 359 mensubunun tutuklanmasının sebebi, bugün PKK talebi gibi görünen, ABD’nin “özerklik” projesidir. Bunlar da yetmedi, Erdoğan ve AKP vasıtasıyla Türkiye-Suriye sınırına İsrail’i yerleştirmek istediler, olmayınca teröristleri Türkiye’ye gönderdiler, Erdoğan “lojistik destek” sağladı ve Suriye’yi kan gölüne çevirdi! Suriye’de de bir Kürt devleti kurdurdular...


***

Peki şimdi gündemde ne var?
Şimdi Abdullah Öcalan’ın, CIA elemanları ile görüştürüldükten sonra, demokratik özerklik veya konfederasyona dayalı olarak İmralı’da çizdiği üç aşamalı planın ikinci aşamasının uygulanması, bu çerçevede kendisinin de serbest bırakılması öngörülüyor. Fakat, AKP, Öcalan’ı serbest bıraksa o dakikada yıkılır. Dolayısıyla bütün proje yıkılır... Öcalan, bu aşamada hem kendisini hem AKP’yi kurtaracak bir formül üreterek, hakkında “gırtlak kanseri oldu” diye uydurma rapor verecek “bağımsız doktor” istiyor.
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu “2 ay önce söylemiştim. ‘Önümüzdeki günlerde Öcalan’a doktor gönderilecek, kanser teşhisi konulacak ve İmralı’dan çıkarılacak’ diye. Yaptıkları anlaşma içerisinde bu da var” diyor.

Yazarın Diğer Yazıları