Erdoğan, yanlış yere tükürüyor!
İbnü’l-Cevzi “Ahmak ve Dalgınlar” kitabında anlatır: “İbnü’l Cass, bir gün Vezir İbnü’l Furat’ın yanına gitti. Elinde karpuz vardı. Karpuzu vezire vermek ve ağzında birikmiş olan tükürüğü Dicle’ye tükürmek istiyordu. Vezirin yüzüne tükürdü ve karpuzu Dicle’ye attı. Vezir irkildi ve şaşırdı. Bunun üzerine, ‘Allah’a yemin ederim ki böyle yapmak istememiştim. Yüzünüze tükürmek ve karpuzu nehre atmak istemiştim’ dedi. Vezirse, ‘Ey cahil! Zaten öyle yaptın’ dedi. Böylece hem davranışta, hem de özürde hata yaptı.”
“Ahmaklık” ve “Dalgınlığı” Sayın Erdoğan’a asla yakıştıramayız.
Yalnız “Vezir” yani “Kanun ve devletin” yüzüne tükürdüğü ve “Karpuzu” yani devletin ve devlet eliyle milletin olan şeyleri Dicle’ye attığı kesin.
Mesela operasyon polislerinden birinin elindeki tespih dikkatini çekiyor da, banka müdürünün evindeki ayakkabı kutularında yakalanan 4,5 milyon dolar görüş alanı içersine girmiyor. Polisin kendi parası ile söylediği kebap ciğerine dokunuyor da, İçişleri ve Ekonomi Bakanı evlatlarının kasalar dolusu milyar dolar ve euro’ları gözüne hardal tanesi kadar gözükmüyor. İmar yolsuzlukları, imar değişiklikleri ile oğlunun kurduğu vakfa aktarılan trilyonluk araziler içine siniyor da, gazetecilerin karakollara girip haber takip etmesi içine sinmiyor...
Bir yandan hakikatin ortaya çıkmaması için operasyonla ilgili savcısından kolluk kuvvetine, valisinden bürokratına kadar bütün kadrolar tasfiye edilip, “Üzerimize gelenden hesap soracağız” tehditleri savrulurken, diğer yandan milletin aklı ile alay eder gibi, “Ucu nereye varırsa varsın, kime dokunursa dokunsun, yetimin hakkını yiyenden hesap sorulmalı” diye esip gürlüyor. Hele Deniz Feneri davasının Almanya ayağı ortada dururken “Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da babamızın oğlu da olsa yolsuzluk yapanın yakasına yapışacağız” demeleri yok mu, insanı çileden çıkartıyor.
Eğer iddia ettiğiniz gibi gerçekten alnınız ak, vicdanınız rahat ise, aile efradınızla birlikte, iktidara geldiğiniz günkü mal varlığınız ile bugünkü mal varlığınızı bu milletle bir paylaşınız lütfen. Bir Bakan 750 milyar liralık bir saati bir altın kaçakçısından nasıl hediye alabilir? Böyle bir hediyeyi insan başka kardeşi varsa “Hakkı geçer” diye babasından bile kabul etmez. Bir Bakan, bir kaçakçının ricası ile o kaçakçının tekerine çomak sokan bir emniyet müdürüne niye takdirname vermez de üstüne üstülük tutar bir de niye görevden alır?
Değil Türkiye’nin yüzde 50’si, Türkiye’nin tamamı, “Dik dur eğilme, Türkiye seninle” tezahüratı yapsın, yolsuzluklar tarihinin birkaç cildi herhalde AKP ve yöneticilerine ayrılacaktır.
Daha da acısı...
Şu görüntüsü ile Türkiye, dünyaya rezil olmuştur. Sebep olanlar her iki cihanda da hesap verecektir. Çünkü Allah(c.c.) zulmün hesabını her iki cihanda göreceğini Kur’an’ında vaat ediyor. Yetim hakkı yemekten daha büyük bir zulüm olabilir mi?
Sen hem adalet tahakkuk etmesi için devletin bütün imkânlarını kullan sonra da tut Mecelle’nin “Beratı zimmet esastır” kuralına sığın...
Hadi millet yedi!
Allah(c.c.) ne olacak?
Keşke Sayın Erdoğan yolsuzluğu ortaya çıkaranların değil, yolsuzlukta adı geçenlerin yüzüne tükürebilseydi...