Erdoğan ve Gül, Silivri’de mi olacaktı?

“Osmanım”ın iddialarını yayınlamak suretiyle, Danıştay saldırısı ile ilgili davanın Ergenekon davası ile birleştirilmesinde yayın yolu ile rolü bulunan AKP Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar, “Eğer, Ergenekon ve Balyoz gibi süreçler olmasaydı, Gezi eylemleri Mısır’daki gibi askerî darbeyle sonuçlandırılabilirdi. Son YAŞ kararlarındaki cesaretin arkasında da darbe davalarının güçlendirdiği demokratik yapı vardır. Bu davalar olmasaydı AK Parti kapatılabilirdi. Bugün Silivri’de darbeciler değil, Cumhurbaşkanı ve Başbakan başta olmak üzere seçilmiş insanlar olabilirdi” dedi.


***


Son zamanların en doğru sözlerinden birini söylemiş Tayyar...
Bu sözler Ergenekon ve Balyoz davalarının “siyasi dava” olduğunu göstermesi bakımından bir delil niteliğindedir... Gerçi bunun için delile ihtiyaç yok ama Anayasa ve Türk Ceza yasası açısından AKP’nin aslında kapatılması gereken bir parti olduğunu, dolayısıyla Erdoğan ve Gül’ün de bu çerçevede yargılanması gerektiğini zımnen kabul eden ifadeler bunlar... Aslında itiraf da sayılabilir...
Tayyar, “Bu davalarda katkısı olan polislerin, savcıların, hakimlerin önemi çok büyüktür. Daha önemlisi ise bu yargılamaya zemin hazırlayan kararlı siyasi iklimdir. Yani, siyasi iradenin kararlılığıdır” diyerek de davanın ne kadar siyasi olduğunu açıklamış oluyor. Sormak lazım; ya gazetecilerin bu davalara katkısı nedir?


***


Ergenekon davasında, hükmün temeli, “Osmanım”ın birbirini teyit eden iki gizli tanık olarak verdiği ifadelere dayandırılmıştır. Veli Küçük’ün avukatı Zeynep Küçük de karar duruşmasından önceki son savunma sırasında durumu çok net izah etmişti...
Ergenekon sanıklarını Danıştay saldırısı ile irtibatlayan tek kişi, Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasına ve Danıştay saldırısına katılan Osman Yıldırım’dır. Savcılar, Engenekon iddianamesi ve mütalaasında, Osman Yıldırım’ın anlattıklarını bir gizli tanığa da teyit ettirmek ihtiyacını hissetti. Hani “iki şahitle adamı ipe götürüyorlar” denilir ya tam da bu sözü doğrularcasına savcılar da mütalaalarına şöyle yazdılar; “Osman Yıldırım’ın anlattıkları Gizli Tanık-9 tarafından da doğrulanmaktadır.”
Peki Gizli Tanık-9 kimdir? Gizli Tanık 9 da, Osman Yıldırım’ın ta kendisidir. Yani sanık, kendi suçuyla ilgili olarak, önce tanık oluyor, bu da yetmiyor, tanık olarak verdiği ifadesini kuvvetlendirmek için savcılar tarafından ayrıca gizli tanık olarak da kullanılıyor!
İyi ama bu sanıklara kurulan bir komplodur; hukuk cinayetidir, soruşturma açılması ve davanın sadece bu sebeple düşmesi gerekir.


***


Danıştay saldırısı, Ergenekon sanıklarının darbe teşebbüsü içinde bulunduğuna dair iddianın delili olarak kullanılıyor. Bu iddia ise saldırının mahkûmu Osman Yıldırım tarafından verilen ifadeye dayandırılıyor ama bu konuda hiçbir somut delil yok, illiyet bağı da kurulamıyor ve buna rağmen hüküm tesis ediliyor!
Hükmün tesis edilebilmesi, bazı cezaların da ağırlaştırılmış müebbed olabilmesi için Danıştay saldırısının sanıkların üzerine yıkılması gerekiyordu!
İşte böyle bir süreç olmasaydı Erdoğan ve Gül, Silivri’de olacaktı! Söyleyen, AKP’nin bir milletvekilidir... Yine hüküm için Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan, “Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşması” diyebilmiştir! “Siyasi hesaplaşma” veya “Atatürk ile hesaplaşma” diyemezdi elbette...
Süreç öyle gösteriyor ki bu sözler de çok yakında delil olacak!

Yazarın Diğer Yazıları