"Erdoğan toplumun yarısından koptu!"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na şehit cenazesinde saldırı olayı ile ilgili olarak ilk konuşması gereken kişi en son konuştu! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Ne yazık ki Çubuk'ta bir şehidimizin cenaze töreninde istenmeyen bir olay meydana gelmiş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik protestolar şiddet eylemine dönüşmüştür. Olay tüm boyutlarıyla soruşturulmaktadır. Şiddeti asla tasvip edemeyiz. Şiddetin ve terörün her türüne karşıyız. Kimsenin Türkiye'nin huzur iklimine zarar vermesine müsaade etmeyiz" dedi.

Oysa Cumhurbaşkanı'na yakışan, olaydan hemen sonra, Kemal Kılıçdaroğlu'nu arayıp geçmiş olsun demek hatta ziyaret ederek, birlikte fotoğraf vermekti!

Erdoğan, bunun yerine yaptığı gecikmeli açıklamada, protestonun şiddete dönüşmesini doğru bulmadığını söylüyor. Yoksa ona göre şehit cenazesinde protesto etmenin bir sakıncası yok! Açıklamadan bu anlam çıkıyor!

***

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da aynı fikirde… "Olayın dışarıdan bir provokasyonla ilgili olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlamadık. Tepkinin bu hale dönüşmesi ne kadar yanlışsa, karşı karşıya kalınan olay üzerinden siyasal rant çıkarmak da o kadar tehlikeli ve yanlıştır" sözleri bunun göstergesi.

Soylu'ya "Valilere talimat verdim, şehit cenazelerinde CHP il başkanlarını protokole almayın. Onların PKK cenazelerinde bir kişilik kontenjanı var" sözlerini hatırlatan da olmadı. Gerçi soru da sordurmadı zaten...

Aslında, olayın örgütlenmiş planlanmış, yani Soylu'nun dediği gibi provokasyonla ilgili olması, kendiliğinden meydana gelmiş olmasından daha az tehlikelidir!

Zira, Goethe'nin dediği gibi "Dünyanın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir..."

Üstelik bu cehalet, iktidar sözcüleri veya destekçileri tarafından sadece bu olayla ilgili olarak değil her vesileyle besleniyorsa...

2011 yılında Altın Portakal Film Festivali'nde sanatçı Rutkay Aziz, Goethe'nin bu sözünü hatırlatmış ama yandaş medya konuşmanın o bölümünü sansür etmişti. Çünkü örgütlü cehaletin, medya görevlileri vardı! Onlar bugün de cehaleti teşvik ediyorlar.

CHP'yi ben de eleştiriyorum ama AKP iktidarının, FETÖ ile MİT krizine kadar ortak olduğunu dünyada bilmeyen yok. AKP iktidarının PKK ile masaya oturduğunu ve Abdullah Öcalan'ın önerisi olan "demokratik özerklik" üzerinde pazarlık yaptığı da biliniyor. Fakat Türkiye'deki örgütlü cahiller, terörden dolayı iktidarı değil CHP'yi suçluyor. Çünkü iktidar tarafından özellikle seçim sürecinde böyle programlandılar.

***

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ise Facebook hesabından bir manifesto yayınladı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın meydanlarda oy istemesine tepki göstererek, "Cumhurbaşkanı'nın seçimlerin birinci derecede tarafı olarak seçim ortamının gerektirdiği yoğun ve çoğu zaman da sert siyasi polemiklere girmek durumunda kalması, eşit mesafede durması gereken Cumhurbaşkanlığı kurumunun toplumun en az yarısı ile psikolojik bir kopuş yaşamasına yol açmaktadır" ifadesini kullandı.

Davutoğlu, "Yeni sistemin en asli unsurlarından biri olarak görülen partili cumhurbaşkanlığı uygulaması mevcut Cumhurbaşkanımızın şahsından bağımsız olarak yeniden değerlendirilmeli." dedi.

***

Davutoğlu'nun, AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık makamından uzaklaştırılmasının sebebi, Suriye politikası değil, Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı durmasıydı. O gidince yerine gelen Binali Yıldırım, Erdoğan'ın her isteğini harfiyen yerine getirdi ve Türkiye tek adam sistemine sürüklendi. Sistemin yürümediği açıkça görülüyor.

Yoksa Davutoğlu sözde doğru söylese de eylemde, ABD Başkanı'nın işaret parmağı ile çağırmasına yayından çıkmış ok gibi koşan vücut dili, kendisini ele vermiştir. 23 Nisan'dayız. Adı üzerinde Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Çocuklarımıza, gençlerimize rol model olarak bu koşuyu gösterebilir miyiz?

Zaten, ABD derin devletinin temsilcileri, Davutoğlu istifa ettiğinde "Ankara'daki adamımızı kaybettik" demişti. Fakat partili cumhurbaşkanı ile ilgili tespitleri doğru...

Yazarın Diğer Yazıları