Erdoğan, seçim kaybederse ne olur?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda, “İslâm âleminin ve milletimizin mübarek Ramazan Bayramı'nı tebrik ediyorum” diye başlayan bir bayram kutlaması yaptı. Erdoğan, görev başındaki Mehmetçikleri de arayıp bayramlarını kutladı.
Erdoğan, AKP İstanbul İl Teşkilatıyla video konferans yöntemiyle görüşmesinde ise “Yarından tezi yok, yeni bir gönül seferberliği başlatıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Gönül seferberliği”, kavramı, insanı heyecanlandırıyor... Erdoğan’ın “Ülkemizde tüm farklılıkların ötesinde 83 milyon vatandaşımızın tamamının ortak paydasını teşkil eden değerlerin ve beklentilerin tek temsilcisi AK Parti'dir. (…) Sokağa çıkma kısıtlaması günlerinde telefonla ulaşarak, çarşambadan itibaren de bizzat sahaya inerek, milletimize gidecek, kendimizi anlatacak, onun da derdini dinleyeceğiz" şeklindeki sözlerinden ise neredeyse herkes, “seçim çalışmaları başlıyor” anlamını çıkardı..
***
Geleneksel bayram kutlaması mesajlarında, “Türk-İslâm âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini dilerim” diye bir ifade vardır.
Şimdi milyarlarca insanı eve hapseden ve bütün insanlığı kontrol etmek için kullanılan bir süreç yaşanıyor...
Demek istediğim o ki Türk Milleti’nin ve İslâm âleminin huzuru, artık bütün insanlığın mutluluğunu esas almaya bağlıdır. Bilimi kötüye kullanarak insanları köleleştirmeye ve doğayı da mahvetmeye yönelen güç merkezlerine karşı uyanık olmak gerekiyor.
Erdoğan’ın söylediği gibi elbette “Dünya, 5’ten büyüktür.” Türkiye'nin Güvenlik Konseyi'nin adaletsiz yapısının değiştirilmesi için çalışması gerektiğini, 30 yıl önce gündeme getiren bir gazeteci olarak, bu fikrin Türkiye adına uluslararası ortamlarda seslendirilmesine destek veriyorum.
Türkiye’nin, korona virüs bahanesiyle, bütün insanları robota dönüştürme girişimlerine karşı da öncülük etmesi, küresel diktatörlük kurmak isteyenlere karşı bütün insanlığı uyandırması gerekir. Bu konuda de en büyük sorumluluk, Türkiye adına şüphesiz Cumhurbaşkanı’ndadır.
***
Cumhurbaşkanı’nın parti başkanı olması ve bu sebeple sadece kendi partisini, “83 milyonun değerlerinin tek temsilcisi” olarak göstermesi ise doğru değildir.
Cumhurbaşkanı, 83 milyonun temsilcisi olmalıdır; Anayasa da böyle diyor zaten… Cumhurbaşkanı sadece kendi partisine değil, ayırt etmeden bütün partilere aynı gözle bakmak durumundadır. Ayrıca, İzmir’de camiden müzik yayını yapılmasından dolayı bile CHP’yi eleştirmek çok yanlış olmuştur. Bunun bir kışkırtma girişimi olduğu bellidir.
***
Bir başka önemli konu da şudur: Cumhur ittifakının, kendi adayını Cumhurbaşkanı seçemeyecek duruma geldiği, bu yüzden, korona virüs önlemleriyle toplumu kontrol etmeye devam edeceği, bunu fırsata dönüştürerek seçime bile gitmeyebileceği sosyal medyada seslendiriliyor!
Ben bu iddialara katılmıyorum ama Erdoğan’ın, her konuşmasında muhalefeti, terör örgütleri ile birlikte anmasının, geniş kitlelerde tedirginlik oluşturduğunu görüyorum.
Bu konuda Almanya’nın düşünce kuruluşlarından Politika ve Bilim Vakfı (SWP) tarafından bir makalesi yayınlanan Salim Çevik, DW Türkçe’nin sorularını cevaplandırırken “Kimi uluslararası gözlemciler, Erdoğan’ın seçimleri kaybetse bile iktidarı bırakmak istemeyeceğini kaydediyor. Bu endişeleri paylaşıyor musunuz?” sorusuna şu cevabı verdi:
“Erdoğan gitmemek için elinden gelini yapacaktır. Erdoğan, çok az bir farkla kaybederse, ‘seçim gayri meşru’ gibi gerekçeler öne sürerek gitmeyebilir ama daha büyük bir farkla yenilirse kalmakta ısrar edemez. Erdoğan’ın Türkiye’yi, Baas rejimine dönüştürecek gücü yok. Bunu 31 Mart seçim sonuçlarında gördük.”
İlginç değil mi? Bu iddialar, doğru olmasa bile sosyal medya konusu olmaktan çıkarak, yurt dışında da gündeme getiriliyor artık!
***
Diğer taraftan, korona virüs bahanesiyle alınan önlemlerin, temel insan haklarını ihlal ettiği yönünde, özellikle Almanya’da ciddi itirazlar var. Başbakan Angela Merkel, buna karşı Almanya Anayasası’nın birinci maddesinde yer alan “İnsan onuru dokunulmazdır” ilkesinden hareketle bu önlemlerin alındığını söyledi. Oysa insan onuru, her gün Almanya dahil bütün devletler tarafından çiğneniyor.
İnsanlık bu cendereden, bilimin ışığında ama insan onuru çiğnenmeden kurtarılmalıdır. Erdoğan, Türkiye adına buna öncülük ederse, üzerine düşeni yapmış olur.