“Erdoğan, orduya kumpası biliyor!”
Sonunda İçişleri Bakanı Muammer Güler de “Türkiye’de devlet içinde farklı bir yapılanma var. Seçimler öncesinde siyasi bir mühendislik yapılıyor. İfadeler alınmadan 4 bakan için fezleke hazırlanmış. Ben yasadışı hiçbir şey yapmadım. Her şeyi belgelerle ortaya koyacağım. Bu bir adli dava değil, siyasi algı davasıdır. Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı ama iki yanlış bir doğru etmez” dedi.
Geçmişte ne yapmışlardı bunlar? Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk soruşturma ve kovuşturmalarında yanlış yapmışlardı değil mi?
Muammer Güler’e soruyorum:
-Yanlış yaptıklarını, oğlunuz rüşvet almaktan tutuklanınca mı anladınız? Daha önceleri nerelerdeydiniz? Kariyer planlaması mı yapıyordunuz? Önce Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’na sonra İçişleri Bakanlığı’na getirildiğinize göre hizmetlerinizin karşılığını yeterince aldığınız anlaşılıyor mu?
-Polisi ve yargıyı kastederek, “Devlet içinde farklı bir yapılanma var” diyorsunuz. Sadece bu kabul bile hükümetin istifasını gerektirir. Millet sizi, devlet içinde paralel devlet oluşturun diye mi seçti?
***
Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan ise “Ellerinde nur mu var, topuz mu?” başlıklı yazısında, “Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir” diye bir cümle kullandı!
Peki kim bilir? Kimin bildiğini, bu paragrafın biraz üstünde belirtiyor.. “Tayyip Erdoğan bilir” diyor.
Peki bu ülkenin başbakanı, kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurulduğunu bildiğine göre, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları neden yeniden görülmüyor ve neden sanıklar hemen tahliye edilmiyor?
Bu işin şakası yok; Başdanışman, devlet içindeki yapının, kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurduğunu yazıyor ve bunu Başbakan’ın da bildiğini söylüyor.
Bu yazının ihbar kabul edilerek Yalçın Akdoğan ve Tayyip Erdoğan’ın söz konusu davalar hangi aşamadaysa orada tanık olarak dinlenmesi ve tahliyelerin hemen yapılması gerekiyor. Bile bile suçsuz insanları hapiste tutmak, nasıl bir kumpasın eseridir?
***
Yalçın Akdoğan, bir de, “Geçen haftaki yazımda “Fenalığa fenalıkla mukabele etmek, husumeti artırır, kin ve nefreti körükler, insanı hem azapta bırakır, hem de ‘kaybet-kaybet’ sarmalına sürükler” diye yazmıştım” hatırlatmasında bulunuyor.
Akdoğan’a soruyorum:
-Fenalığa fenalıkla mukabele edilmeseydi, yani kazan-kazan durumu devam etseydi; Türkiye’nin milli ordusuna kumpas kurulduğunu, bunu Başbakan’ın da bildiğini açıklayacak mıydınız?
Abdullah Gül ise “Ortada yolsuzluk varsa üzeri kapanmaz” diyor! Gül’e de
soruyorum:
-Deniz Feneri kapanmadı mı? Sizin Cumhurbaşkanı olduğunuz bu ülkede, suçlu olarak hırsızlar değil, hırsızları soruşturan savcılar yargılanmadı mı? Kendi milli ordusuna kumpas kuranların poliste ve yargıda örgütlendiği bir ülkede yargının tarafsız ve bağımsız olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?
***
Bu arada Tayyip Erdoğan’ın, Trabzon’da, kefen giymiş gençler tarafından karşılanmasından sonra DYP İstanbul İl Başkanı Tuncay Anlı, “DYP’nin kefeni çalındı. DYP İstanbul İl Başkanlığı’nın Adnan Menderes’i anma töreninde kefen giyerek yaptığı protestoyu taklit ettiler” diye bir açıklama yaptı. Tayyip Erdoğan da bu yola kefen giyip çıktıklarını
söyledi.
Bana sorarsanız kefeni, mezarı, siyaset malzemesi yapmamak gerekir. Bu işin de şakası
yoktur!
Bir Çuvaş şamanı şöyle demişti: “Tengri işiyle oyun olmaz!”