Erdoğan ne derdinde?
Barzani’nin, “Ben Güney Kürdistan’ım” deyip “Benim bir de Kuzey Kürdistan’ım var” diye diye Erdoğan’a, “Kürdistan’a hoş geldin” dedirtmesinden sonra şimdi de Ermenistan, “Ben Doğu Ermenistan’ım” demeye yani Erdoğan’a ülkesinin bir bölümü için “Batı Ermenistan” dedirtmeye hazırlanırken...
Erdoğan tutmuş, “Paralel yapı, paralel yapı” diyerek aile efradı ve zatının ’kaynağını bir türlü açıklayamadığı’ pek çok villa ile yabancı bankalardaki muhtelif hesaplarda var olduğu iddia edilen milyarlarca doların hesabının sorulmaması için iktidar gücünü sonuna kadar kullanmayı sürdürüyor...
Bitti mi?
Ne gezer!..
Bir yandan izlenen yanlış politikalar yüzünden Suriye’de Kürdistan(lar) kurulmuş durumda. Diğer yandan eski istihbaratçılar, “PKK mahalli seçimlerden sonra iç savaş çıkartacak, bölgede 20 bin Kalaşinkof dağıtıldı” diye normal bir devleti dehşete düşürecek yazılar kaleme alıyor.
Bir yandan Öcalan “Ermeni soykırımını tanıyor ve hesap sorulmasını istiyoruz” mealinde mektupları diaspora ve Erivan’a ulaştırıp duruyor. Değer yandan dolar ve euro almış başını gidiyor, yani Türkiye’nin iç ve dış borçları her saniye geometrik olarak artıyor.
Bir yandan tarım ve hayvancılık kesimi bitmiş, tükenmiş. Diğer yandan sanayici artan maliyetler ve azalan tüketim gücü karşısında iş yerini elden çıkartıp mal varlığını nakde çevirip yüksek faizde sığınarak ayakta kalma planları yapmaya başlamış...
Bir yandan emekli dul ve yetim, eline geçen çay ve simit parasının simidin cimidini alamayacak hale geliyor olması ile kalp krizi geçirmeye başlamış...
Diğer yandan ne adayların ne seçmenin can güvenliği kalmış, neticenin seçmen oyları ile değil Kalaşinkofların tayin edeceği görüntüsü ülkenin önemli bir kesimine hâkim olmuş...
Türkiye bir yandan “demokrasi” ve “yolsuzluk” listelerinde son sıralarda yer almaya başlamış, diğer yandan iktidar “İslâm” adına konuştuğu için kimileri bilerek-bilmeyerek, kimileri de fırsat bu fırsat kabilinden, “İslâmiyet hem terörist, hem yolsuzluk üretiyor” der hale gelmiş...
Başbakan ve AKP’nin gündeminde bu konuların zerresi yok. Varsa yoksa “Paralel yapı”. Neredeyse “enlem” ve “boylam” lara saldırılacak, “paraleldir” diye. Meselenin gözden özenle kaçırılan yani ise “Haşhaşi” ve “Vatan haini” bile ilan edilen o “paralel” hakkında ne cumhuriyet savcılarının kendiliğinden harekete geçmesi söz konusu ne de bizzat Başbakan’ın bu konularda bir “suç duyurusunda” bulunuyor olmayışı...
Yahu arkadaş mâdem ortada bu kadar “kötülük” var siz böyle sessiz kalarak “kötülüğe iyilik” etmiş olmuyor musunuz?
Oysa yapılacak iş çok basitti. Bir yandan şikâyet edilen “paralel” üzerine gidilirken, diğer yandan kuvvetli karinelerle ortaya konmuş olan “rüşvet ve yolsuzluk” iddialarının peşine düşülebilinirdi!
Bunların hiç biri yapılmadı. Yapılmadığı, yapılamadığı için de ne millet ne dünya yolsuzluk olmadığı iddialarına inanıyor, ne “paralel yapı” iddialarını ciddiye alıyor...
Oysa her ikisi de ciddi..
Peki, öyleyse ciddi olmayan kim?
E, onu da siz bulun. Her şeyi başkalarından beklemeyin..