Erdoğan değil jeopolitik
Trump'ın yanında Mısır'ın darbeci lideri Sisi poz veriyor. Merkel'in yanında Erdoğan'ın karşısında Can Dündar duruyor. İsrail'in arkasında Suud/Mısır, Filistin'in yanında Türkiye bulunuyor.
Türkiye ile Almanya, Hollanda ile Türkiye ya da Türkiye ile Rusya bir barışık bir karşıtlık resmi veriyor bunun nedeni nedir?
Bu soruya cevap arayacağız!
Liderler değil milletler!
Tarih, jeopolitik, ekonomi ya da kültür potansiyel olarak iyi ya da kötü ilişkilerin kurulmasına önemli katkı sağlar. Bu potansiyeli akıllıca kullanan yönetimler, liderler ya da siyasi iktidarlar başarılı olurlar. Ancak bütünüyle ülkeler arası ilişkiler kişilerden, iktidarlardan ve yönetimlerden bağımsızdır.
Türkiye'ye yönelik düşmanlık ve sorunların temelinde parti, lider ya da şu veya bu politika yoktur ama Arzı Mevut, Megalo İdea, Büyük Ermenistan, Birleşik Kürdistan idealleri vardır.
Türkiye jeopolitiği, tarihi ve coğrafyasıyla düşmanın hırslarını en fazla üzerine çeken ülkelerden birisidir.
Bu anlamda Türkiye-Suriye ilişkilerini Esat-Erdoğan, Türkiye-Almanya ilişkilerini Merkel-Erdoğan, Türkiye-Rusya ilişkileri Erdoğan-Putin ya da Türkiye-ABD ilişkilerini Trump-Erdoğan ilişkilerine indirgemek basitliktir. Liderlerin birbirleriyle olan yakınlıkları ilişkileri iyileştirebilir. Ama uluslar arası ilişkiler bütünüyle liderlere bağlı değildir.
Konuya bir başka yönden biraz daha güncellersek Türkiye'nin herhangi bir ülkeyle ilişkilerini demokrasi-otokrasi, insan hakları- despotluk ya da gazetecilerin hapiste olması ya da özgür olmasıyla ilişkisi sınırlı derecede etkiler. Ancak ekonomi, kültür, jeopolitik ve tarih uluslar arası ilişkileri kalıcı olarak tayin eder.
Emperyalist amaçlar için götürülen demokrasi
Batı bir zaman Afrika'ya, Amerika'ya, Asya'la "medeniyet" götürmek için müdahale ediyordu. Günümüzde de küresel güçlerin güçsüz ülkelere müdahalesinin adı "demokrasi götürmek" biçiminde tezahür ediyor.
Zayıf ülkelere demokrasi/insan hakları götürmek için yapılan müdahaleler gerçekte emperyalist amaçlı müdahalelerdir.
Soros, ABD'nin demokrasi gerekçesiyle yaptığı müdahaleleri şöyle anlatıyordu: "Demokrasiyi yayma konuşmaları ulusal güvenlik stratejisinin bir parçasıdır. Bush özgürlüğün galip geleceğini sık sık dile getirmektedir. Aslında Amerika'nın galip geleceğini kast etmektedir".
Joseph S. Nye Jr, ise "Demokrasi, kişisel özgürlük, daha yüksek toplumsal düzeye ulaşmak ve açıklık gibi Amerikan popüler kültüründe sık sık ifade edilen değerler, yüksek eğitim ve dış politika birçok alanda Amerikan gücüne katkıda bulunur".
Emperyal hırs taşıyan ne kadar ülke varsa hepsi demokrasi adına ülke kurtarmaya ve insanlığa katkı sağlamaya çalıştığını söylemektedir. Güçsüz ülkelerde demokrasiyi, liberalizmi ve modernleşmeyi yerleştirmek için büyük güçlerin ortaya attığı onca proje elbette nedensiz değildir.
Türkiye'nin tarihi ve jeopolitiği
Rubin, 18 Eylül 2018 tarihli yazısında Doğu Akdeniz'deki çıban başının Türkiye olduğunu belirtip şöyle diyor: Trump yönetimi ve Kongre Türkiye'ye, Kıbrıs'ta kuracağı bir askeri üssün yalnız ekonomik abluka değil, askeri müdahale gerekçesi olduğunu açıkça söylemeli.
Rubin için sorun "Trump ile Erdoğan ilişkisi" değil "Türkiye'nin Kıbrıs'ta kuracağı askeri üs"dür.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron: "Karşı karşıya olduğumuz jeopolitik risk, Batı Balkan ülkelerinin Rusya veya Türkiye'ye kaymasıdır. Balkanların Türkiye veya Rusya'ye meyletmesini istemem."
Macron için sorun Türkiye'deki demokrasi, insan hakları değil "jeopolitik risk"dir. "Batı Balkan ülkelerinin Türkiye ve Rusya'ya kaymasıdır".
Yine Rusya ile Türkiye'yi karşı karşıya getiren risklerin altında da jeopolitik vardır.
Günümüz jeopolitiği Türkiye ile Rusya'yı tarihte olduğu gibi bugün de karşı karşıya getirdiği gibi yan yana da getirmektedir. Türkiye için hayati önemi olan enerji geçiş ülkesi olmak ve Rusya'nın enerji üssü olması iki ülkeyi birlikte hareket etmeye zorluyor.
Demek ki sorun Erdoğan ya da Putin değil jeopolitiktir.