Erdoğan, asıl hedefi açıkladı!
Hani Tayyip Erdoğan, "Kanal İstanbul'un Montrö Sözleşmesi ile herhangi bir ilgisi yoktur. Tamamen Türkiye'nin kendine ait bir suyolu olarak faaliyet gösterecek ve işletilecektir." demişti de "Kanal İstanbul'un Montrö Sözleşmesi ile herhangi bir ilgisi yoksa Erdoğan'ın basındaki doğal sözcüleri neden Montrö aleyhinde kampanya başlattı ve Montrö'yü savunanları 'Montrö Lobisi' diye suçladı?" diye sormuştuk ya...
Erdoğan, bu defa "Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Montrö bir tarihtir. Bizim Kanal İstanbul'umuz ise yeniden inşa ettiğimiz bir projedir. Montrö kapsamında değildir." dedi.
Yerel seçimlerden önce konuk ettiği Kemal Kılıçdaroğlu, "İstanbul'u kazanacağız, Ankara'yı kazanacağız" derken,"tabi tabi" dercesine kahkahalar atan Buket Aydın da Erdoğan'a, "O zaman savaş gemileri de Montrö kapsamında o sınırlamalar nelerse öyle geçecekler." diye sordu. Erdoğan, "Onlara da bir çözüm buluruz canım yani. Gerekirse buradan da geçebilirler, bakarız." diye cevap verdi.
***
Erdoğan'ın "Montrö sadece Boğaz'ı bağlar" sözü doğru değil.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, "Boğazlar genel deyimiyle belirtilen Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı" diye başlıyor ve Lozan'ın 23'üncü maddesine de atıfta bulunarak amacın "Türkiye'nin ve Karadeniz'e kıyıdaş devletlerin güvenliğini korumak" olduğu belirtiliyor.
Kanal İstanbul da yapsanız, Kanal Çanakkale de yapsanız, Montrö, Ege'den Karadeniz'e, Karadeniz'den Ege'ye deniz ve hava trafiğini düzenliyor!
Montrö'nün algı operasyonlarıyla karalanmak istenmesi ve Erdoğan'ın son tutumundan anlaşılan o ki Kanal İstanbul kesinlikle Montrö'yü tartıştırmak ve ortadan kaldırmak amacına dönük olarak gündeme alınmıştır. İleri sürülen gerekçeler, halkı ikna etmek içindir ve bahanedir.
***
Montrö'yü yok etmekte Türkiye'nin hiçbir yararı yoktur. Montrö'yü yok etmek isteyen, Karadeniz'e istediği gibi çıkamayan ABD'dir. Bazıları "zaten çıkmıyor mu?" diye soruyor. Sınırlı olarak çıkabiliyor, gemilerinin toplam tonajı 15 bin tonu geçemiyor ve orada 21 günden fazla kalamıyor! ABD bu sınırlamadan kurtulmak istiyor ve Montrö'yü kötü göstermek için iktidar medyasını kullanıyor!
Libya'da ABD'nin petrol bekçiliği...
Libya'ya asker göndermenin arkasında da Amerikan silueti ortaya çıkmaya başladı.
Bu sütunda dün Al Monitor kaynaklı, "Libya Ulusal Anlaşma Hükümeti'nden yapılan açıklamaya göre İtalya, Fransa, Almanya ve İngiltere dışişleri bakanlarının 7 Ocak'ta Trablus'u ziyaret etmeleri bekleniyor. Heyet, BM destekli Fayez al-Sarraj hükümetinden, Hafter'e karşı Türkiye ile yaptığı askeri anlaşmadan çekilmesini ve siyasi sürece dönmesini isteyecek." bilgisini paylaşmıştık.
Avrupa Birliği, Libya petrolünü kontrol etmek istiyor. Bu sebeple Türkiye'nin Trablus hükümetiyle anlaşması onların plânlarını bozuyor. Türkiye, Trablus'a asker göndererek Libya'nın ikiye bölünmesini daimi hale getirmiş olacak. Peki petrol nerede? Hafter'in elindeki büyük bölgede ama Mısır sınırına yakın yerde... Hafter'in arkasında, aktif olarak kim var? Mısır, yani ABD destekli Sisi yönetimi... Bölünme kesinleşince petrolü kim kontrol edecek? Mısır değil mi? Peki bunda kimin çıkarı var? Türkiye'nin de Avrupa'nın da bir çıkarı yok; ABD'nin çıkarı var...
Türkiye, küçük bir birlikle Libya'nın tamamını kontrol edemeyeceğine göre sonuç olarak Mısır'ın Libya'da ABD'nin petrol bekçiliğini yapmasına katkı mı sunacak?
***
Nejat Eslen, birkaç defa yazdı ve "TSK'nın Libya'da kullanılması ile ilgili olarak Türkiye'nin, tehdit veya risk altındaki ulusal çıkarlarını, harekâtın politik amaçlarını, askeri harekâtın kapsamını, lojistik desteğin nasıl sağlanacağını, hangi şartlar gerçekleştirildiğinde bu harekâtın sona erdirilebileceğini sorgulaması gerekir." diye sordu.
Bu sorulara kimse cevap veremiyor?