En büyük yalan yarışması! Jüri sizsiniz!

Antalya'da ilginç bir yarışmanın ikincisi yapıldı. Yarışmanın adı, "Şarampol Yalan Yarışması!"

Yarışmayı düzenleyen Mustafa Demirel, yalan yarışması fikrinin nasıl geliştiğini şöyle anlattı:

- Babamın işlettiği çay ocağına yardıma geliyordum. Her gün gelen müşterilerin sohbetlerini de ister istemez sürekli dinliyordum. Yalanla gerçek arasında kaldım. Baktım ki anlatılanların çoğu abartılı yalan… Fikir buradan doğdu. Geçen yıl yalan yarışmasının birincisini düzenledim. Katılım kulaktan kulağa arttı. Bu yıl da düzenledik.

Yarışmada katılımcılar en iyi yalanla çeyrek altın alabilmek için yarıştı ancak çeyrek altın vermek de yalan çıktı.

Finale, Konyaaltı Sahili'nde güneşlenirken, bir ilaçlama uçağının pilotunun kendisinden pense istemesi ve sonra geri vermesi ile Babadağ'dan paraşütsüz denize atlayan kişinin yalanı kaldı. Birinciliği Mustafa Yumurtacı'nın, "Babadağ'dan herkes paraşütle atlarken, ben paraşütsüz atladım ve Ölü Deniz'e indim" yalanı elde etti.

***

İnsanlar sadece çay ocağında sohbet ederken yalan söylemiyor ki... Her gün televizyonlardan gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen bir yalancılar ordusu var. Bunların arasında doğru konuşanlar da kayboluyor.

Yalancılar, aslında siyasilerin yalancısı... Onların yalanlarını tekrarlıyorlar. Sadece televizyonlar mı? Gazeteler yalan, siyaset yalan, hukuk devleti yalan, ekonomi yalan, dış politika yalan, salgın hastalık sürecinin bütün verileri yalan! Zaten sürecin kendisi yalanlara dayalı... Sadece büyük yalanları yazmak istesem, sütunlar, sayfalar yetmez. Vakit de yetmez... Bari biz de bu köşe üzerinden bir yalan yarışması yapalım! Sahi, dünyada ve Türkiye'de son yılların en büyük yalanını kim söyledi? Herkes, kendi düşüncesini mesaj olarak belirtirse burada bir yalan arşivi ortaya çıkar. Bakarsınız lâzım olur!

Tabii, burada asıl sorun, sadece yalan söyleyenlerde değil yalana inananlardadır.

***

Konuyla ilgisi yok gibi görünüyor ama İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, gazeteci Barış Terkoğlu'nun kendisiyle ilgili yazısına cevap verirken "Kavanozda yetişmedim. Amerika'dan bir günde talimatla gelmedim. Veya büyükelçiliklerin emzirdiği adam da değilim" dedi.

Bu sözler, Amerika'dan bir günde kimlerin talimatla geldiğine, kimlerin büyükelçiliklerde emzirildiğine dikkat çekmesi bakımından önemlidir çünkü bu gerçekler tek tek açıklanabilirse, siyasetteki bütün büyük yalanlar ortaya çıkar. Tabii herkes kendi siyasi meşrebine göre konuşursa hepimiz gerçeklerle yalanlar arasında kalırız...

Hani Maçka ağzıyla söyleyeyim; "Bazıları yalan demiyi, yalani yeme yiyi..."

***

Balkar Türklerinden arkadaşım Örüzlan Bolat yıllar önce "İnsan gezegeni bir bunamanın içindedir. Bu durumu meydana getiren sorunların en önemlisi, gün geçtikçe dünyamızı saran ve böylelikle onu boğan, şiddet biçimi olan yalanları, uydurma haberleri yok etmektir." demişti.

Her zaman hatırlattığım gibi gerek iç politikada, gerekse uluslararası ilişkilerde yapıcı bir değişim olsun istiyorsak, gerçekleri bütün açıklığıyla ortaya koymak zorundayız. Bunu birkaç gazetecinin yapması yetmez. Herkesin bu büyük yalanlara karşı tavır alması gerekiyor.

Soljenitsin'in belirttiği gibi; "Cesur bir insanın atacağı en basit adım, bir yalanın parçası olmamaktır. Gerçeğin bir kelimesi bile tüm dünyaya bedeldir..."

***

Madem ki sosyal medyada veya İnternet'te yer sorunu da yok; en büyük yalanı siz yazın...

Ben yönlendirme yapmamak için şimdilik fikrimi belirtmiyorum.

Tabii ki "korona, yarasadan insana atladı" gibi artık kimsenin inanmadığı yalanlar da yarışmaya dahil ama jüri sizsiniz; ben sadece değerlendirme yapacağım, ona göre...

Yazarın Diğer Yazıları