En büyük risk

16 Nisan referandumundan millete ve devlete atılan en büyük kazık, PKK'nın siyasî çizgisi HDP ve bundan sonra ortaya çıkabilecek siyasî türevlerin pazarlık gücünü yükseltmek oldu...

İktidar olma veya bir başka deyişle ülke yönetme barajı yüzde 50'ye çıkarıldı... Bu da gösteriyor ki, sadece önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde değil, bundan sonraki tüm seçimlerde PKK'nın kontrolündeki oylar pazarlık masalarına gelebilecek...

Parlamenter sistemden vaz geçişin ve barajı yüzde 50'ye taşımanın en büyük riski tam da bu alanda kendisini gösteriyor...

24 Haziran'da cumhurbaşkanı birinci turda seçilemezse meselâ... PKK'nın HDP üzerinden kontrol ettiği oylar masanın üzerine konulabilecek... Referandumla çıta yükseğe çekilince, bundan sonraki bütün seçimler bir anlamda PKK'nın pazarlık, tehdit ve şantajlarına açık hâle getirildi...

***

Hatırlayın referandum öncesi propagandayı... "Yeni anayasayla ülkede kararlar çok daha hızlı alınacak, prangalardan kurtulacağız, istikrar olacak, koalisyonlara bir daha dönülmeyecek, güçlü yönetimler ortaya çıkacak" türündendi...

Oysa o günden itibaren 'hukuken' olmasa da 'fiilen' koalisyonlar oluştu... Sonra uyum yasalarıyla buna 'hukukîlik' kazandırıldı ve seçimlere de bu şekilde giriliyor... Yani 'koalisyonsuz Türkiye' tezi ilk dakikada çöktü...

'Kararların hızlı alınması ve istikrar' vaadi de artık bir anlam ifade etmeyebilir... Çünkü önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanının bir partiden, parlamento çoğunluğunun başka partilerin toplamından oluşma ihtimali fazlasıyla mevcut... Başbakanlığın ortadan kaldırılmasıyla 'çift başlılık' tarih olacak deniliyordu ama bu defa başka türden bir çift başlılık ve kaos ihtimali belirmiş durumda...

***

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, kendisi başta olmak üzere Kürtlerin hiç birisinin Meral Akşener'e oy vermeyeceğini söylüyor...

Burada ince bir taktik var... Çünkü bu kanaati taşımak başkadır, kamuoyuna şimdiden deklare etmek başka... Açıkça, oyu belirsizlerin zihnine yönelik 'ikinci tura aday taşıma' operasyonudur bu... Diğer adayın da 'dokunulmazlık' konusunda sergilediği tavrı sık sık gündeme getirerek o seçmen grubuna göz kırpması bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor...

HDP'nin bütün Kürtler adına konuşma cüreti göstermesi bir yana, adaylardan birini şimdiden dezavantajlı hâle sokma çabası, yazının başında ifade etmeye çalıştığım tehlikeyi gösteriyor: Önümüzdeki seçimler için de, sistem değişmezse bundan sonraki seçimler için de gizli/açık bütün pazarlıklar açısından HDP'nin, yani siyaseten temsil ettiği PKK çizgisinin eli güçlendi...

***

Bu anayasa değişikliği gerçekten Erdoğan'ın icadı mıydı, şimdi pişman mıdır bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var... O da parlamenter sistemde yüzde 40-45 oyla iktidarda kalabilecek olan Erdoğan'ın, baraj yükseltilerek yüzde 50+1'e muhtaç hâle getirilmesi herhalde kolay izah edilebilir bir durum değil...

Şimdi yüzde 50'yi aşma mecburiyeti dolayısıyla her seçim 'endişe'ye dönüştürüldü... Diğer yandan yetkileri tırpanlansa da parlamentoda çoğunluğun kaptırılması durumunda bir başka gerilime ve meşruiyet tartışmalarına kapı aralanmış oldu...

Daha seçimler yapılmadan, önümüzdeki seçimlerin kısa sürede başka seçimlere yol açacağı iddialarının bu denli konuşuluyor ve kaçınılmaz bulunuyor olması, istikrar doğuracağı zannedilen ve bu şekilde propagandası yapılan yeni anayasanın hedefini tutturamayacağının ilk işaretlerini veriyor aslında...

***

Ekonomik anlamda daralan Türkiye her açıdan zor bir sürece giriyor... Üstelik bundan sonraki siyasî inşalarda HDP çizgisinin pazarlık gücünün yükseltildiği ve bunun adeta bilerek kurgulandığı bir sürece... 'İlaç' diye sunulan yeni anayasanın en büyük 'yan etkisi', bölgede meydana gelen köklü değişikliklerden 'pay'ını almak isteyenlerin yeni stratejik alanlara kavuşması...

Yazarın Diğer Yazıları