Elon Musk'ın gemisiyle uzaycılık oynamak!
Elon Musk''tan söz alıp, uzay istasyonuna bir Türk göndermek, bir gazetenin promosyonu olabilirdi... Bir kişi gönderileceği için, gazete, başvuranları mülakata da alabilirdi...
Yalnız Türkiye Cumhuriyeti''nin 100''üncü kuruluş yıldönümünde, Cumhurbaşkanı olarak, Amerikalı Elon Musk''ın uzay gemisiyle bir Türk''ü uzaya gönderecekseniz, bununla övünemezsiniz... Bir Türk, Elon Musk''ın gemisiyle uzay istasyonuna gitse, orada 10 gün geçirse ne olur? Güzel bir röportaj olur o kadar!
***
Bu gezinin, Türkiye''nin kendi uzay merkezini kurmasına ve uzay araştırmaları yapmasına bir katkısı olacak mı?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, özetle "Millî Uzay Programı kapsamında gerçekleştireceğimiz her hedef Türkiye''nin yeni yüzyılındaki başarılar için birer mihenk taşı olacaktır. Millî Uzay Programımız çerçevesinde bir Türk vatandaşımızın uluslararası uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz. Bu millî bir görev olacak. Uzaya göndereceğimiz vatandaşımız kendisinin ya da Türkiye''deki diğer bilim insanlarının yerçekimsiz uzay ortamında yapmak istedikleri bilimsel test ve deneyleri gerçekleştirme imkânına sahip olsun" dediğine göre olacak...
Fakat Erdoğan, "Biz hâlâ Neil Armstrong''u unutmadık. Şimdi de içimizden biri gidecek. İnşallah onu da bizden sonraki gelecek nesiller unutmayacaklar." diyor. İyi de Neil Armstrong, uzaya başka bir ülkenin aracı ile mi gitmişti?
Hani Halim Yağcıoğlu''nun "Atatürk''ten Son Mektup" adlı şiirinde dediği gibi:
"Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı?
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı?
Mustafa Kemal''i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil..."
***
Tabii burada, Özdemir Bayraktar ve oğullarının, Türkiye''nin insansız hava araçlarını geliştirmelerinden övgüyle söz etmek gerekir. Yalnız, "Millî Uzay Programı" denildiğinde Elon Musk''ın gemisiyle uzaya insan göndermek, kapsama alanı dışında kalıyor!
Atsız''dan örnek vermek gerekirse...
2. Abdülhamid üzerine tartışmalarla ilgili yazıyı yazarken, aklıma büyük Türkçü Nihal Atsız''ın görüşleri de gelmişti ama değinmemiştim.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, konuya girdi ve "Eğer Cumhurbaşkanımız bugünün Abdülhamid''i olarak görülüyorsa bizce bunun hiçbir mahzuru yoktur, bilâkis gurur duyulacak bir övgünün tezahürü ve tezekkürüdür" dedikten sonra "Nihal Atsız, ''Ulu Hakan Abdülhamid'' isimli bir broşürle üretilmiş yalanlara cevap vermiş, kızıl sultan iftirasına ''Gök Hakan'' diyerek karşı koymuştu" hatırlatmasında da bulundu.
Bahçeli ayrıca "Tarihteki kişileri ve olayları, kendi zamanlarının şartlarıyla değerlendirmeliyiz." dedi.
***
Yalnız Atsız, "Ruh Adam" romanıyla cumhuriyetle de hesaplaşmıştır.
Romanda Yüzbaşı Selim Pusat, arkadaşı Şeref ile birlikte kralcı konuşmalar yapar. Bu yüzden son sınıftayken Harbiye''den atılırlar. Yargılama sırasında Selim Pusat, daha önce padişaha bağlılık yemini eden ve şimdi Cumhuriyet''e bağlanan subayların nasıl olup da Osmanlı''yı bu kadar çabuk terk edebildiğine hayret ettiğini beyan eder...
Atsız, aslında bu romanda kendi hayatını yazmıştır ve romanda Selim Pusat''ı yani kendisini arkadaşının ağzından "Tanrıkut Mete''nin ordusunda bir subay" olarak göstermiştir. Sonraki ruh hali de budur. Sonuçta Şeref intihar eder... Selim de bir veda notu ile ortadan kaybolur...
***
Tarihi iyisiyle kötüsüyle kabul etmekte bir sorun yok da tarihten ders çıkarmak gerekir...
Yoksa Abdülhamid''e en ağır eleştirileri yapan Mehmet Akif de "gafil" miydi? O Mehmet Akif ki sadece şair değil, "Teşkilatı Mahsusa"nın önemli bir mensubuydu ve vatanı kurtarmak için görevini hakkıyla yapmıştı...