Ekonomiyi ABD'ye karşı korumak!
Soğuk Savaş dönemi stratejilerini ABD, uzun zaman önce çöpe atmış bulunmaktadır. ABD'ye göre iki kutuplu dünya sona erdi. Küreselleşme ve ona dayalı olarak tek küresel güç dönemi başladı.
Çin ve Rusya ile çok yönlü, karmaşık ve çok boyutlu ihtilaflarını ABD geçici bir süre ertelemiş durumdadır.
Her iki ülkenin de çevreden merkeze (Çin/İran ve Rusya jeopolitiği) doğru kuşatılması ABD'nin başvurduğu yeni stratejidir.
Kuşatma askerî usullerle değil ticaret yoluyla yapmaya çalışılmaktadır.
İki kutuplu dünyada silahlar izlendiğinde faile ulaşmak mümkündü. Günümüzün küresel dünyasında para/mal hareketleri izlendiğinde hem stratejinin ne olduğu hem de failin kim olduğu rahatça anlaşılır.
Afganistan, Irak, Suriye çatışmaları hem Soğuk Savaş dönemi alışkanlıklarından hem de zorunluluktan zuhur etmiş bulunmaktadır.
Trump'la birlikte ABD, dünya üzerindeki gücünü, etkinliğini ve hâkimiyetinin derecesini test ediyor.
Ne kadar ekmek o kadar köfte ABD'nin genelde dünya, özelde ise Orta Doğu'da izlediği stratejidir.
Suriye'den çekilme kararını 'kum ve ölümden bahsediyoruz. Petrol yok' anlamına gelen sözlerle açıklamıştı.
"Çin çok şımarık bir hale geldi. Avrupa Birliği çok şımarık bir hale geldi. Diğer ülkeler de çok şımarık hale geldi, çünkü ABD'den ne isteseler her zaman yüzde 100 elde ettiler. Bunun daha fazla gerçekleşmesine izin veremeyiz" ifadeleri de ona aittir.
Çin'i ticaret savaşı tehdidiyle, AB'yi NATO'yu gerekçe göstererek daha fazla para talebiyle, Körfez ülkeleri ve Suud'dan güvenlikleri için daha fazla petro dolar talebiyle köşeye sıkıştırıyor.
Kaşıkçı cinayetini bile petro dolar bağlamında kapatabiliyor.
"Dolar, dolar, dolar" işte ABD'nin dış politikası ve yeni dini.
Trump, S-400, F-35!
ABD Başkanı Trump bundan bir süre önce Suriye olayları dolayısıyla "Türkiye, Kürtleri vurursa onları ekonomik olarak yıkıma uğratırız" demişti.
Türkiye'nin Suriye'de ABD/İsrail oyununu görmesi ve askerî harekât hazırlığı içine girmesi Trump'ı ciddi şekilde rahatsız etmiştir.
Rahip Brunson olayı ABD için ciddi bir deneyim olmuştur. Doların önlenemez yükselişi, ekonominin kırılganlığı ABD'nin Türkiye'ye yönelik baskıları bu alandan yapması gerektiğini göstermiştir.
"Ekonomik olarak yıkıma uğratırız" söylemi bunun itirafıdır.
Türkiye'nin S-400'lerin teslim alma tarihinin yaklaşması ile ABD dayatmalarına karşı çıkan Türkiye'nin tekrar dolar ve ona dayalı olan ekonomik saldırısı ile karşılaşabileceği açıktır.
Türkiye'nin S-400 alma iradesinin kesin olduğu bundan vaz geçilmesinin söz konusu olmadığını ABD de biliyor.
Buna karşın ABD'nin S-400 meselesini sürekli dile getirmesi Türkiye'ye karşı haklı bir gerekçe yaratarak siyasi bagajındaki niyetlerini uygulamaya koymak için fırsat kolladığını göstermektedir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ile Türkiye arasındaki sorunun gerçekte S-400 alımıyla ilgili olmadığı "Türkiye'nin Suriye başta olmak üzere bölgesindeki gelişmeler konusunda kendi iradesiyle hareket ediyor olması" olduğunu açıkça ifade etmiştir.
Zira ABD, şu sıralarda Rusya ile bir bilek güreşi yapmaktadır. Silahlanma yarışı başlatma gayreti içine girmiştir. Türkiye'yi de hem İran'a hem de Rusya'ya karşı tercihe zorlayacaktır. Bu bağlamda F-35 kozunu kullanacaktır.
Bu defa ABD, yaptırımları askerî malzemelerle sınırlı kalmayacak, bankalara ve piyasalara baskı yoluyla dövizi çığrından çıkarmak ve Türk ekonomisine darbe vurmak yöntemleri uygulamaya sokacaktır.
Bu yöntemle Ankara, Rusya ve ABD arasında bir seçim yapmaya zorlanacaktır. Dahası Suriye'den çekilen ABD, Türkiye'nin duyarlılıklarına karşı daha ilgisiz davranabilecektir.
O halde ABD'nin Türkiye'yi en hassas yeri olan ekonomik cepheden vurma niyetine karşı hazırlıklı olmak şarttır. Bunun yolu da ekonomide dışa bağımlılığı azaltmaktan geçmektedir. Üretim, yatırım, istihdam, verimlilik, ihracat kavramlarıyla iktidar artık tanışmalıdır.