Ekonomik silkinişe ihtiyaç vardır!
Kudüs ve Golan Tepeleri'ndeki fiili İsrail işgalini, resmen İsrail toprağı olarak çevirerek çözen ABD Başkanı Trump bu defa da işgal altındaki Batı Şeria'nın bazı bölgelerinde "İsrail egemenliğini tanımak" olabileceği yolunda haberler geliyor.
Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi'nin hedef coğrafyasında bulunan İslam ülkelerinde son zamanlarda ciddi hareketlenmeler var. Libya ve Sudan'da meydana gelen olayları bu bağlamda düşünmek gerekir.
Sudan'da meydana gelen darbe ile Libya'da General Halife Hafter'in başkent Trablus'u ele geçirmek için harekete geçmesi İsrail/BAE/Mısır/Suud ve ABD'nin destek ve yönlendirmesi olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir.
Bilindiği gibi İtalya'daki koalisyon hükümetinden "sözde Ermeni soykırımını resmi olarak tanıması ve bunu uluslararası alanda savunmasını" isteyen önerge, 43 çekimsere karşı 382 evet oyuyla kabul edilmişti.
S 400, F 35 ve Patriot!
Geçen hafta Türkiye'nin Rusya'dan almayı planladığı S-400'ler konusunda ortak bir yazı kaleme alan dört ABD'li senatör, füze savunma sistemlerinin teslim edilmesi halinde Ankara'nın asla F-35 sahibi olamayacağını vurguladı.
İkisi Demokrat Parti'den, ikisi de Cumhuriyetçi Parti'den dört senatör, New York Times gazetesinde bir görüş yazısı kaleme alarak Türkiye'nin S-400'ler ile F-35'ler arasında bir tercih yapması gerektiğini savundu.
Yazıda, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapacağı tercihin ülkesinin dünyadaki yeri, ABD ile ilişkileri ve NATO'daki konumu konularında büyük sonuçları olacaktır." deniliyor.
Böyle bir durumda Türkiye'nin ortak üreticilerinden birisi olduğu F-35 programından çıkarılmakla kalınmayacağı, aynı zamanda ABD yasaları uyarınca "Yaptırımlar Aracılığıyla Amerika'nın Rakiplerine Karşılık Vermek" isimli önlemlerin devreye gireceği vurgulandı.
Senatörler, söz konusu yaptırımların devreye girmesi durumunda 'Türkiye'nin uluslararası piyasalarda zorluk çekeceğini, dış yatırımcıların ülkeye girmekten kaçınacağını ve havacılık, uzay ve savunma sanayilerinin sekteye uğrayacağını' iddia etti.
Silkiniş zamanı!
Trump'ın "Türkiye'yi ekonomik yönden mahvederiz!" sözlerini iyi okumak gerekir. Dost/düşman herkes Türkiye'nin en yumuşak karnının ekonomi olduğunu biliyor.
Bugün temel gıda maddesi yönünden bile kendisine yeterli olmayan bir Türkiye var. Bunun ne anlama geldiğini herkes çok iyi biliyor.
İşin ilginç yanı AK Parti iktidarının hâlâ bunu fark etmiş olmamasıdır. "Onların doları varsa bizim de Allah'ımız var" söylemi bunu gösteriyor.
Batıdan ve ABD'den yansıyan bu tehdit dili görmezlikten gelinemez. Ekonomik yönden gerekli tedbirleri almak iktidarın baş görevidir. Sorun tanzim satış yapmak ya da yapmamak sorunu değildir.
Türkiye'nin ekonomik durumu da orta yerde durmaktadır. Döviz almış başını gitmektedir. Bugün Türkiye petrol bir yana patatesten soğana kadar neredeyse her şeyi ithal etmektedir.
Türkiye'de devlet İstanbul seçimlerine kilitlenmişken İMF'ye başvurmak için gün sayıldığı haberleri orta yerde dolanıyor.
Bu durumda iktidarın bir yandan Türkiye'nin üretim, verimlilik ve yeterlilik konusunda seferberlik ilan etmesini diğer yandan da sorunları büyütmeyen politik ve diplomatik girişimlerde bulunmasını gerektirmektedir.
Diğer yandan diplomasiyle ekonomik güçlülük arasındaki ilişki son derece önemlidir. Diplomasi masalarındaki tartışmalar ekonomik gücün gölgesi altında yapılır. Masada ekonomik ve siyasi gücünüz kadar konuşursanız dinlenirsiniz. Sahada güçlü olan masadan güçlü kalkar.
Ham hayaller, has idealler iyidir ama uluslar arası ilişkilerde rolü ve yeri sınırlıdır. Uluslar arası ilişkilerde duygusallığın, hamasetin ve savurganlığın yeri yoktur. Türkiye maliyede parasını güçlendirecek, ekonomide üretimini yükseltecek ve dış politikada
Saçıp savurmanın, esip gürlemenin uluslar arası ilişkilerde yeri yoktur. Ekonomide paranızın, güvenlikte askerinizin diplomasi de ise tezin doğruluğu sizi güçlü kılar. Bu nedenle Türkiye'nin ekonomik bir silkelenişe ihtiyacı vardır ve acildir.