Ekonomideki çıkmaz derinleşti

Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) ve T.C. Merkez Bankası (MB) istatistiklerine bakarsak, ekonomide durum hiç de iç açıcı görünmüyor. ABD ve Avrupa’nın Türkiye’yi hem ortak hem de hedef ülke olarak görmeleri de iyiden iyiye açığa çıktıktan sonra, ekonomik istikrarın daha çok çıkmaza gireceği anlaşılıyor.

Açıklanan son rakamlar, ekonomideki risklerin arttığını gösteriyor.
1) Türkiye’de inşaat sektörü sürükleyici sektördür. İstihdam yaratır. Birçok sektörden girdi kullandığı için, ekonomide canlanma yaratır. TÜİK’in 2014 yılı ikinci çeyrek mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış inşaat istihdam endeksi, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10.8 oranında azaldı. İnşaatta çalışılan saat endeksi de yine bir önceki yıla göre bu sene ikinci çeyrekte yüzde 11.6 oranında azaldı. Bu sektörde aynı döneme göre ücret ve maaşlar da yüzde 0.6 oranında azaldı. Eğer enflasyonun etkisini de hesaplarsak, bu sene inşaat sektöründe maaş ve ücretler geçen seneye göre reel olarak yüzde 10 dolayında düşmüş demektir. Ücretler ancak durgunluk dönemlerinde, yüksek işsizlik dönemlerinde düşer.
2) İnşaattaki düşmeye karşılık mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayide istihdam endeksi yine ikinci çeyrekte, bir önceki yıla göre yüzde 3 arttı. Brüt ücretlerde yüzde 3.7 arttı.
İçeride durgunluk olmasına rağmen, sanayideki yüzde 3 oranındaki artış ihracattaki artıştan ileri geldi. Brüt ücretlerdeki yüzde 3.7 oranındaki artışta aslında enflasyona göre düzeltilirse, reel olarak yüzde 5.8 düşme demektir.
Kaldı ki sanayide büyüme GSYH’da büyümeyi etkiler. Bu demektir ki bu sene de GSYH’da büyüme düşük kalacaktır.
3) TCMB ve TÜİK’in birlikte hazırladığı Tüketici Güven Endeksi’nde de düşme var. Bu endeks Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 0.9 oranında azaldı.
4) Son üç yıldır ekonomide düşük büyüme yaşıyoruz. Refah ve fert başına gelir artışını, fert başına GSYH da büyüme gösterir. Fert başına büyüme de yüzde 2 dolayındadır. Bu büyüme oranı ile Türkiye gelir yaratamaz. Refah sağlayamaz ve dış borçlarını ödeyemez.
5) Bu sene enflasyonun oranı yüzde 10 dolayında olacak. 10 yıl önce 2004 yılında yıllık TÜFE oranı yüzde 9.32 idi. Bugüne kadar, Merkez Bankası ve Hükümetler bırakın çözüm getirmeyi, enflasyona doğru teşhis bile koyamadılar. Merkez Bankası’nın durup durup enflasyonu gıda fiyatlarına bağlaması da evlere şenlik bir hadisedir.
6) Türkiye’nin ABD ve Batı tarafından dışlanması, yabancı sermaye girişini azaltır.
Almanya’dan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin de Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğini ortaya çıkaran Der Spiegel dergisinin haberine göre ABD, Türkiye’yi hem ortak hem de hedef ülke olarak görüyor.
Almanya’da yayımlanan Bild gazetesi, Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesinin gerekçelerinden biri olarak, Türkiye’nin uzun süreden bu yana Batı’nın ortağı olduğu konusunda oluşan şüpheler gösteriliyor.
Bu durum elbette ki Türkiye’ye gelen yabancı sermayeyi, raiting kuruluşlarının değerleme notunu etkileyecektir. Oysa ki Türkiye’nin cari açığını ve dış borçlarını çevirmesi için yabancı sermaye girişine ihtiyacı var. Yabancı sermaye girişi azalırsa, dış borçları çevirmemiz zorlaşır.
Sonuç olarak; Yeni Hükümetin programında bu konuların dikkate alınması gerekir. Hükümet restorasyon gibi geriye dönük tartışmalar yerine, ekonomideki bu çıkmazların nasıl çözüleceğini tartışmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları